Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

18 Kasım 2018 Pazar

TÖRENİN VE SEVDANIN HİKAYESİ : HASAN BOĞULDU



Fotoğraf : Biz Evde Yokuz

Mitolojideki adıyla İda , Kaz Dağları . Efsaneleri , Antik Kentleri , doğasıyla tarih öncesinden gelen , farklı uygarlıkların bize bıraktığı büyük miras . Neler yoktur ki bu mirasın içinde : Yağmalanmış yıkılmış Antik Kentleriyle savaşların anlamsızlığını , Gargaran tepesinde Hera'nın Zeus'u oyalayarak Troya savaşının kaderini etkilemesiyle entrikaları , üç güzeller yarışmasıyla hırsları ve egoları anlatır bizlere . Ama en önemlisi bağrında barındırdığı çağlayanları , ağaçları , bitkileri ve hayvan türleriyle çok sesli bir dünyada , barış içinde bir arada yaşamanın ip uçlarını vererek ; bu mirasın sorumluluğunu hatırlatır bizlere . 

Aşklar sevdalar ve şefkat vardır bu anlatımda . Paris'i bağrında büyüten bu dağlar , onun Helen'le olan aşkına tanıklık eder . Tanrıça Aphrodite , Ankhises'e burada aşık olur , Zeus ile Hera'nın görkemli düğünleri gene İda'da Gargaran'da yapılır . Osmanlı döneminde bölgeye Türkmenlerin yerleşmesiyle efsanelerde zenginleşir , ama aşk ve sevda üstüne olanlar hiç değişmez , sadece mutlu sonlar yerini hüzünlü hikayelere bırakır . 

Fotoğraf : Neredekal.com

Bu sevdalardan en bilineninin yaşandığı Hasan Boğuldu'ya gelmeden önce Sütüven şelalesi karşılıyor bizleri . Kızılkeçili çayı üzerinde yer alan şelale doğal güzellikleriyle hayatın anlamını bir kez daha anlatıyor tüm insanlara . 17 metre yukarıdan dökülen suların nağmelerine eşlik eden kuşların şarkıları , ulu çınar ağaçları , havada İda'nın kokusu bizi doğanın bağrındaki gerçek dünyaya götürüyor .

Hasan Boğuldu'ya doğru ilerlerken Romalılardan kalan su kemerleri eşlik ediyor bizlere . Ve Hasan Boğuldu göletindeyiz . Kızılkeçili çayından gelen sularının oluşturduğu bu göletin etrafı yüksek ağaçlarla çevrili . Töreye yenik düşen bir aşkın hüzünlü hikayesidir Hasan Boğuldu . Kavuşamayan Hasan ve Emine'nin ölümsüz aşklarını günümüze taşıyan bu sevda bize , tıpkı Ferhat ile Şirin gibi sevginin ölümsüzlüğünü anlatır . Obalı Emine ile Ovalı Hasan Edremit pazarında ilk karşılaştıklarında sevdalanırlar birbirlerine . Evlenmeye karar verdiklerinde obalıların töre engeli çıkar karşılarına . Hasan'ın bir sınavdan geçmesi gerekmektedir . Efsane bu ya , kimilerine göre 60  , kimilerine göre 100 kiloluk tuz çuvalını Kaz dağlarının doruklarındaki obaya sırtında çıkarması istenir Hasan'dan . Oysa ki Hasan ovalıdır , o ağırlıktaki bir yükü 4 - 5 saatlik bir dağ yolculuğunda taşıması imkansızdır . Sütüven şelalesine Emine'yle birlikte ulaşan Hasan'ın gücü tükenir ve düşer ; kaçma teklifini töre nedeniyle geri çeviren Emine obasına geri döner . Pişman olduğunda ise artık çok geçtir . Geri döndüğünde Hasan'ı bulamaz , ona hediye ettiği çevreyi göletin sularında görünce öldüğünü anlar , kendini göletin başındaki bir çınar ağacına asarak yaşamına son verir. O günden sonra büvetin adı Hasan Boğuldu , çınarın adı da Emine Çınar olur .

Fotoğraf : Sinan Doğan


Bu ölümsüz , kavuşamayan aşıklar için ağıtlar yakılır :

Zeytinli'den Beyoba'ya gider mi ,
Sevda yollarında çile biter mi ,
Ayrılığın yarası tuzla pişer mi . 
Dağlardan yankımış sesi duyulmuş ,
Yaşayamam gayrı Hasan boğulmuş .

Bu aşk tıpkı diğer anadolu efsanelerinde olduğu gibi hafızalara kazınarak , nesilden  nesile günümüze kadar ulaşmış , filmlere , şiirlere , romanlara konu olmuştur . Sevginin ve aşkın kazanması , törelere yenik düşmemesi umuduyla ; bu aşkı ölümsüzleştiren Sabahattin Ali ' ye bırakıyoruz sözü :



Uzaklardan sesin aldım ,
Çevreni derede buldum ,
Nereye gittiğin bildim ,
Hasanım arkandan geldim .

Köyden , obadan kovulan ,
Duru sularda boğulan ,
Toz  köpük olan dağılan ,
Hasanım arkandan geldim .





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder