Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

14 Kasım 2018 Çarşamba

GERÇEK SEVGİNİN DİYARI : KIZILKEÇİLİ



Kızılkeçili : Huzur


Ağaçlar ve çiçeklerle bezeli yolun sonu bizi Kızılkeçili'ye çıkarıyor . Kaz Dağları etekleri pınarları , ağaçları , çiçekleri , kuşları kısaca tüm doğasıyla  gittiğimiz yerlerde aynı güzelliklerle kucaklıyor bizleri . Ama gidilen yerlerin ruhlarını , yaşanmışlıklarını , hikayelerini , bağrında biriktirdiği anılarını anlayabilmek için zamana ihtiyacı oluyor insanın . Efsaneleri , Antik Kentleri , mübadele öyküleri tamamlıyor o büyülü dünyayı . 

Aslında en zor şeydir bir yeri anlatmak , güzellikler hep aynıdır çünkü ; çam ağaçlarının , çiçeklerinin kokuları , kuşlarının şarkıları , anlatmak istediğimiz yer Kaz dağları olunca daha da zorlaşır bu masal diyarını anlatmak . Köyün girişinde çınarlı kahve karşılıyor bizleri . İda'dan gelen rüzgarların fısıltıları arasında kahvemizi yudumlarken Leyla Erbil'in Kalan'da yazdıkları geliyor aklımıza :

''' Yazıyorsun ''' Anlatıp duruyorsun ''' Asıl anlatmak istediğin bunlar değil ''' Biliyorsun ''' Fakat bunlarsız olmaz diyen bir dürtü var önleyemediğin ''' Seni asıl olandan alıkoyan ''' Asıl olan ne bilmiyorsun ''' Bulacaksın ''' Anlatma artık ''' Anlatma ''' Anlatarak bulabilirimsin ''' Neyi ''' Bilmediğin aradığın şeyi unut artık '''

Tıpkı Leyla Erbil'in dediği gibi neyi aradığımızı bilmeden , bu hoyrat , metalaşmış , anlamsız ilişkilerden  kaçmak isteriz . Kim bilir belki de aradığımız saf sevgidir . Ama diye sorarız kendimize : NEREYE . Kolay mıdır kaçışlar , bugüne kadar kurduğumuz yaşamı bırakıp gitmeler . Boğulduğumuzu hissettiğimizde imdadımıza bir kuşun sesi , penceremizden gördüğümüz bir ağaç ve bir avuç gökyüzü yetişir . Ve içsel bir yolculuğa çıkarız Kızılkeçiliye doğru ; doğayla bütünleşmek , onun bir parçası olduğumuzu hatırlamak için .

Bu güzel doğa asırlık çınarları , zeytinlikleri , mitleriyle bize sevgiyi , kardeşliği anlatır . Bu ağaçlar içinde en bilineni 30 metre boyunda , çevresi 8 metre gelen asırlık çınar ağacı . Köyün simgesi haline gelen Anıt Ağaç , yaklaşık 850 yıllık yaşıyla çok farklı uygarlıklara tanıklık etmiş .
Bilgeliğin Anıtı

Bizans , Selçuklu , Osmanlı ve son olarak cumhuriyet dönemlerini yaşamış . Dile gelse Homeros'un rüyasındaki zeytin ağacı gibi kim bilir neler neler anlatırdı bizlere. Belki de Fazıl Hüznü Dağlarca'nın o güzel dizelerini okurdu bizlere :

Görüyor musunuz 
Anadolu'nun başka evren olduğunu
Burada
Nice ulusların yüz bin yıldır
Kardeşliklerle harman olduğunu ...


Tarihi 2000 yıl öncesine kadar giden Kızılkeçili taş evleri , parke taşlı sokakları , asırlık ağaçları ve en önemlisi huzur , sevgi dolu insanlarıyla bizi bir masal dünyasına götürüyor . Kaz dağlarından tıpkı bir gelin gibi süzülerek gelen Kızılkeçili deresi , derenin kenarındaki piknik alanları , havada İdanın kokusu . Ve bu muhteşem görselliğe eşlik eden böceklerin , kuşların ve rüzgarların o muhteşem düeti .

Bazı güzellikler vardır anlatılmaz yaşanır . Kızılkeçili doğası , efsaneleriyle bizi çağırıyor ; gerçek sevgiyi anlatmak için , tıpkı Hasan'la Emine'nin o ölümsüz aşkları gibi .



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder