Yeşil bir vadide Edremit Körfezine hakim manzarasıyla büyülü bir Ege köyü . Tarihi Bizans Dönemine kadar uzanan köyün halkı , Osmanlı İmparatorluğu zamanında 1530 - 1538 yıllarında korsan baskınlarından dolayı şimdiki yerine taşınır . Bu taşınma sırasında evlerini tahtadan barakalar şeklinde acele olarak yaptıkları için köyün ismi Tahtaköy olur . 1972 yılında Çamlıbel olarak ismi değiştirilen köyde , bugün geçmişten gelen ağaç evler , ayakta kalma mücadelesi veriyor .
Sessizliğini sadece kuşların ve rüzgarların bozduğu bu büyülü dünyada zeytin ağaçları ve çamlarla çevrili yemyeşil bir tepeden Edremit Körfezini , İda dağının gökyüzü ile buluşmasını seyretmek .
Ve geçmişten günümüze kadar kalanlar ve gidenlerin hikayelerini düşünmek . 1923 - 1924 yıllarındaki mübadelenin izleri bu köyde de bizi karşılıyor . Bir zamanlar kilisesi , Rum okulu olan , Rumlarla Türklerin bir arada yaşadığı köy de bu kopuştan payını alır . Yerlerine Girit , Midilli ve Selanik'den gelenler yerleştirilir . Her iki yakada kuşaktan kuşağa aktarılan buruk anılar , şiir ve şarkılar aradan geçen on yıllara rağmen aynı hüznü taşır , bizi o günlere geri götürür . Onları okurken ,Hümeyra'nın o güzel sesiyle seslendirdiği Yahya Kemal Beyatlı'nın ölümsüz mısraları yüreğimizin derinliklerinden gün yüzüne çıkar :
Artık Demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol ,
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol .
Köyün meydanında dolaşırken üretken insanların birbirinden renkli mekanlarını görünce insanın içini bir neşe kaplıyor . İstanbul'dan taşınıp gelen Saadet Yılmaz Kendi sitesinde '' Gelmek isteyen bal gibi bulur , gerisi hikaye . Edremit Körfezini bulacaksın ilkin , sonra Güre İskele Mevkini . Kime sorsan söyler Çamlıbey Köyünü , şimdi oldu Çamlıbel Mahallesi . Gerisi hikaye , hemde ne hikaye ; köyün delisi hikayesi '' diye anlatıyor kendilerini .
![]() |
Köyün Delisi |
Sevimli kulübelerinde el emeği , göz nuru ve sevgiyle ürettikleri giysi , takı , aksesuarlarına hayran kalmamak mümkün değil . Eski bir garajdan çevrilen Çamlıbel Muhtarlığı Kültür Evi köyün tarihinin yanı sıra , resim , fotoğraf sergileri gibi sanatsal etkinliklere ev sahipliği yapıyor . Anka Atölyesi , yol kenarındaki Rüzgar Tepe , Asma Altı , eskiden çöplükken kadın eli değmesiyle güzel mekana dönüşen Saklı Bahçe .
Bazen kentlerin kalabalığından kaçıp sığınacak bir liman ararız . Fahrelnissa Zeid'in dediği gibi '' Hayatın resmini yapmalıyız , ruhun derinliklerinin ışığının düştüğü canlı renklerle '' Etrafı zeytinliklerle çevrili Çamlıbel Zeid'in dediği gibi hayatın resmini yapmak , doğayla baş başa kalıp dinlenmek için ideal bir yer . Başı dumanlı İda dağı , elini uzatsan yakalayacakmışsın hissini uyandıran bulutlar ve aşağıda maviyle yeşilin dans ettiği Ege kıyıları .
O zaman soruyor insan kendisine : Sevgi emek miydi gerçekten ? Neydi sevgi ? İda'nın doruklarından yankılayıp böcekleri , çiçekleri , pınarlarından süzülerek kalbimize yansıyan Tuncel Kurtiz'in dizelerimi , yoksa tüm evrene karşılıksız açtığımız ruhumuz mu ? Sahi neydi sevgi ?
Gerçeği öğrenmek için ;
Kimi kendini ortaya atar ,
Kimi de başkasını ateşe atar .
Ama insanın çaresizce aradığı şey ,
Gerçek değildir aslında .
Bir kuytuda bırakıp gittiği
Kendini arıyordur aslında . ( Tuncel Kurtiz )
Tıpkı doğa gibi , kabrinin Çamlıbel tepelerinde olduğu Tuncel Kurtiz'den de öğreneceğimiz ne çok şey var aslında .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder