![]() |
Fotoğraf : Adra Club |
Ören , tarihi doğası ve çevresinde yer alan güzel beldeleriyle bir huzur dünyası . İskelede ki kahvelerde çay ve simit eşliğinde günü karşılamak . Madradan Kaz dağlarına çarparak Egenin sularına karışan Haydar Ergülen ' in sesini taşıyor rüzgarlar :
Tabağına biraz güneş al , domateslerin yanına
Birazdan yağmur da damlar sofraya ohh .
Resim tamam ,bak tazecik bulutlar da geldi
Göğün fırınından şimdi çıkmışlar gibi , sivri
Biber koklat biraz onlara da şenliği gör .
Tabağımız da simit , zeytin , domateslerin yanına biraz da yeni doğan güneşi alıp , hafif çiseleyen yağmur eşliğinde güne başlamak . Karşımızda körfezin o eşsiz manzarası ve mavinin her tonu . Hani Nazım demiş ya '' Sen mutluluğun resmini yapabilirimsin Abidin '' diye . İçimize işleyen , ruhumuzu sarıp sarmalayan bir Ören sabahı . O dinginlik içinde yürüyüşe çıkmış insanlar , belki birazdan Aristo , Ruhi Su , belki de görkemli villalarından çıkan Romalılar ,Deloslular karışır aralarına . Ve arkalarından elinde minik arabalarıyla koşan İdanın oğlu , torunum Deniz eşlik eder onlara ; şimdiki zamanla geçmiş arasında bir köprü kurarak sevdaya dair ne varsa anlatır bizlere .
Bana bu coğrafyayı tanıma fırsatı veren sevgili dünürüm Edremitli Ayten Karayaz 'da gelir birazdan , yolumuz uzun gün kısa . İlk durağımız kısa süreliğine de olsa Ayvalık . Ayvalık bir yazıya sığacak gibi değil , tarihi , sokakları , eski rum evlerinin güzelliği ve mübadele öyküleriyle üzerinde çok çalışılması gereken muhteşem bir dünya . Bu masal dünyasını ne yazık ki rant uğruna yok etmeye çalışmamız insanı hüzünlendiriyor . İlk aradığımız yer o çalkantılı yılların tanıklığını yapan ve kitaplarında bunu ölümsüzleştiren Venezis 'in evi . 13 Nisan caddesi . Bir zamanlar eski Ayvalığın kalbinin attığı bu tarihi caddeye açılan parke taşlı sokakları . Bir kısmı restore edilmiş , pencereleri , kapı önleri çiçeklerle bezeli eski rum evleri . Bugünkü adını 13 Nisan 1934 de Atatürk'ün bu sokaktan Ayvalığa giriş yapması nedeniyle alan cadde boyunca ilerlerken kendimizi tarihin o gizemli dünyasına bırakıyoruz . Neler neler yok ki o gizemli dünyanın içinde . Her gittiğimiz yerde o muhteşem kapılar karşılıyor bizleri . Her biri ayrı bir sanat eseri olan , bize hayatın aslında bir eşikten atlayış olduğunu anlatan kapılar .
Fotoğraf : kaankoksal.blogspot.com |
Geçmiş dönemlerde yaşanan acı , tatlı hatıralar sarıyor ruhumuzu ; ve 18'inci sokakta 1 numaralı evin önündeyiz . 1904 yılında burada doğan Venezis'in yaşadığı ev , ailenin mübadeleyle Yunanistan'a gitmesiyle terk edilir . Bu tarihi evin kaderine bırakılmış hali insanı duygulandırıyor . Ve evin tam karşısında Aya Triada kilisesi . Restorasyon çalışmalarına yeni başlanan kilise , mübadele sonrası bir süre camiye dönüştürülerek kullanılır , sonrasında tütün deposu olarak hizmet verir ve devamında kaderine terk edilir . Umarız Ayvalık belediyesi aynı hassasiyeti Venezis'in evine de gösterir bu ev restorasyonu yapılarak bir müzeye dönüştürülür .
![]() |
Fotoğraf : Yeni Asır Erkin Usman |
Dönüş yolunda yine 13 Nisan caddesinde sevimli bir durak , Şeytanın Kahvesi : İlk mübadillerden olan Midillili şeytan lakaplı Halil'in torunları tarafından işletilen kahvenin tarihi 1950'lere dayanıyor . Mübadele öncesi iki katlı müzikhol olan binadan ne yazık ki günümüze bir katı kalmış . Kahvenin önünde ki asmanın altında koruk sularımızı yudumluyoruz . Duvarlarında geçmişi günümüze taşıyan o eski fotoğraflar . Ve Can Yücel'in o güzel sözleri :
En uzak mesafe
Ne Afrikadır
Ne Çin
Ne de Hindistan
Ne seyyareler
Ne de yıldızlar
Geceleri ışıldayan ...
En uzak mesafe
İki kafa arasındaki mesafedir
Birbirini anlamayan .
Ve günü tamamlanın en güzel yeri : Ören Tepe . Körfezin tüm güzelliğiyle önümüze serildiği kafeleri . Muhteşem gün batımı manzarası eşliğinde tarih nedir diye düşünüyoruz . Tarih belli disiplinler içinde savaşları , barışları belgeler ışığında anlatan bir sosyal bilim mi olmalı ; ya da tam tersi o olayları yaşayan bireylerin sevinçlerini , ürettikleri tüm güzellikleri günümüze aktararak , daha güzel bir dünya kurmamız için yol arkadaşımız mı . İçinde sevgi , dostluk ve vefanın olduğu , tıpkı sonu mutlulukla biten masallar gibi bir dünya dilemekten başka ne gelir elimizden . Orhan Veli demiş ya :
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti
Beni bu güzel havalar mahvetti .
Aşkın Nur Yengi'nin o güzel sesiyle Ankara'dan Ören'e masal kahramanım Reha teyzeme kucak dolusu sevgiler :
Kimimiz yorgun , kimimiz vurgun
Kimi isyankar
Acı gerçek bu ömrümüz bir su
Geçiyor yıllar .
Vakit çok geç olmadan Ören'de gün batımını izlemek , akşamları gökyüzünde yıldızlara ve aya dokunmak için Ören bizi bekliyor . Sevgiyle kalın .