Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

10 Ağustos 2024 Cumartesi

HAYATA DAİR NOTLAR - III -

 


Lua Ribeira


Bazı kırılma anları vardır yaşamda . Duygularımızın yoğun olduğu , tutunmak için hayata bir dayanak aradığımız anlar . Geçmiş deneyimlerimiz sonucu yaşadığımız hayal kırıklıkları ve bunun sonucunda  yaşamamızdan duygusal olarak sonsuza kadar çıkardığımız yakınlarımız . '' Açık denizde , fırtına dalgaları döverken kıyıda durup denizdekilerin çabasını seyretmek ne tatlı ''  Bu sözler M.Ö.95 - M.Ö.55 yılları arasında yaşamış olan Romalı şair ve filozof Lukretius'a ait . Çağlar öncesinden gelen bu sözler aslında ne kadar tanıdık bizlere . İnsanlık tarihi bunun üstüne yazılmış , yaşadığın toplum , aile ile ters düştüğünde afaroz ve dışlanmayla karşı karşıya kalarak  yalnızlığa mahkum bir yaşam sürmek zorunda bırakılırsın . Kendi yaşam deneyimlerimiz bu olgunun ne kadar doğru olduğunu anlatır insana ; yeter ki duymasını , empati kurmayı , vicdanı hatırlayabilelim .

Enayad Asadi 

'' Gezginler yaşadıklarını dile dökerken bilirler , anlatılmayan hayat yaşanmış sayılmaz '' ( Burhan Sönmez - Kuzey ) Hayata dair inançlarımızı yitirdiğimizde ve bundan sonra ne yapacağımızı sorgulamaya başladığımızda yetişir imdadımıza yazmak . Öyle ya yaşam devam etmektedir , bizde  bir şekilde ayakta kalarak yolumuza devam edip , düşünce ve yaşam tarzımızdan ödün vermeden şairin de dediği gibi mutluğun resmini yapabilirdik . Aslında her ailenin ayrı bir hikayesi vardır ve bizler o ailenin bir parçası olarak yerimizi alırız . Burada en büyük ayrıntı hikayenin hangi parçası olduğumuzla ilgili . Kırılan , üzülen , yok sayılan  mı , yoksa tüm olanaklar önüne serilen bir üyesi mi . Böyle belirlenir yaşam döngümüz . Ve saklarız hüzünlerimizi , gülüşlerimizin arkasına . Son günlerin tartışılan dizisi ZEYTİN AĞACI'NDA söylendiği gibi atalarımızla yüzleşip bir fidan dikmekle geçer mi o hüzünler , ya da bağışlanır mı vaz geçtiğimiz hayaller .

Ada Marino


Ve bu yaşam döngüsü içinde biz nerede duruyoruz ; davranışlarımıza yön veren dünya görüşümüz hangisi : Lucretius'un dediği gibi bir seyirci olarak mı yaşayacağız , yoksa insanlık onurumuzu koruyup sorumluluk alarak mı. '' Yıkıldığın her an / Yok olmadığına şükret / Yüreğine güneş koy /Yüreğine bulut koy / Yüreğine yıldız koy / Yüreğine sabır koy ve yola devam et '' ( Şems-i Tebrizi ) 



Bianet

Teknolojinin baş döndüren hızı aynı zamanda insanlık tarihinde utanç sayfaları açıyor ve biz insanlar ya seyrediyoruz bu utanç sayfalarını  ya da çok kolay unutuyoruz yakın geçmişi . Biraz gerilere , 1945 yılını Ağustos ayına gittiğimizde Hiroşima ve Nagazaki'de patlayan atom bombalarının yıkımı ve insanlık dramı çıkar karşımıza . Bugün hala insanlığın karşısında en büyük tehdit olan ''NÜKLEER SİLAHLANMA '' karşısında ne yazık ki herkes hala seyirci . 1945 yılının Ağustos ayının o kabus dolu günlerinde 2 şehir tamamen yok oldu , on binlerce insan en acı biçimde ölürken  ; geride kalanların bir kısmı kısa bir süre sonra , diğer kısmı ise uzun acılardan sonra vefat etti . Ve ne yazık ki insanlık tarihi hiç bir yıkımdan ders almadı. Bireysel ilişkilerden toplumsal ilişkilere kadar en vahşi yönümüz belirledi davranışlarımızı. Hayallerimizi , ümitlerimizi başka baharlara erteledik . Şiddetin her türlüsünü deneyimledik yaşamlarımızda . Ve sonunda HAYIR demeyi öğretti bize hayat . Son söz Nazım'ın '' Çalıyorum kapınızı / Teyze amca bir imza ver / Çocuklar öldürülmesin / Şeker de yiyebilsinler  '' Sevgiler .

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder