Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

28 Ağustos 2024 Çarşamba

HAYATA DAİR NOTLAR -IV-

 

Foursquare


Aslında Hayatla olan yolculuğumuz doğduğumuz gün başlar . Televizyonda bir dizi vardı '' Doğduğun ev kaderindir '' diye. Gerçekten kader ve hayat çizgimizi belirleyen doğduğumuz ev ve üyesi olduğumuz aile miydi ? Yoksa , yoksa yaş aldıkça bize yol gösteren vicdanımız , iç sesimiz ve kendi tercihlerimiz mi ? Neydi hayat , yaşadığımız hüzünlerin sevinçlerin bir karması mı ? Yaşamımızı oturup yazmaya başladığımızda hayatımızın bazen  sayfalar dolusu hikayeler , bazen de çok kısa bir öyküden ibaret olduğunu görürüz  . ''  Uzun ince bir yoldayım / Gidiyorum gündüz gece '' Evet Aşık Veysel'in dediği gibi uzun ince bir yoldu bizimkisi . Kimi zaman acılar , kimi zaman mutluluklar .

İstoc


Çekilen acı veya hüzünler içinde öyle anlar olur ki çok güzel dostlukları yakalama şansı doğar insanın . Zaten hayat tüm bunların toplamı değil mi ? Bazen  beklemediğin anda uzanan hiç tanımadığın bir el . Bazı özel zamanlar vardır , içinde derin bir yorgunluk ve mücadele barındırsa da uzanan o hiç tanımadığın el yeni dostlukları beraberinde getirir . Kırk aya sığdırılan iki ameliyat , kemoterapi seansları sırasında yakalarsın o eli . Ve sıkı dostluklar oluşur . Çünkü hasta yakını olarak en iyi siz anlarsınız birbirinizi . Gecenin üçünde Hacettepe hastanesinin bahçesinde yıldızların altında birlikte kahve ve sigaranızı içerken paylaşırsınız umutlarınızı . Aslında bazılarıyla birkaç günlüğüne kurulan bu dostluğun sıcaklığını  yüreğinizin  köşesinde bir ömür boyu taşırsınız . '' Yalnızlığın bir kelimeden ibaret olması sizi yanıltmasın / Dünyanın en uzun cümlesidir o '' ( Haydar Ergülen ) Tam da kendinizi yalnız , terkedilmiş hissetiğiniz o anda uzanır o dost eli hastane bahçesinde sabahın üçünde sıcak bir merhabayla . Önemi kalmamıştır artık yakınlarınızın sizi terk etmesinin . Sıcacık , samimi bir insan sesi eşlik etmektedir içtiğiniz kahveye .

İstoc

''Öyle yıkma kendini / Öyle mahzun , öyle garip / Nerede olursan ol / İçerde , dışarda , derste , sırada / Yürü üstüne -üstüne /Dayan rüsva etme beni '' Ahmet Arif . Şairin dediği gibi dayandık hayat mücadelesinde , yıkılmadan her şeye rağmen hayattan zevk alarak , insandan umudu kesmeden . Şimdi üçüncü ameliyat zamanı . Gecenin üçünde yeni dostlarla yıldızların altında içilecek bir kahvenin taşıdığı o derin anlam . Ve umut geleceğe , güzel günlere . '' Ve bir akşam kuşlar gibi elimizden uçup giden mutluluk / Bir sabah ebem kuşaklarının altından dörtnala gelir '' Hasan Hüseyin Korkmazgil . Sevgiler .

24 Ağustos 2024 Cumartesi

AYNADAKİ YÜZÜMÜZ VE MASKELER



İstockphoto.com

Günlük yaşantımızda farklı farklı maskeler takarız , hayatlarımız bir maskeli balodur çoğu zaman . Bulunduğumuz ortama göre değişir taktığımız maskeler . Çünkü onlar sayesinde asıl yüzümüzü gizler , dış dünyayla iletişimimizde kabul görürüz . Oysa gerçek kişiliğimiz farklıdır . Sahte bir kimlikle  dolaşırız çoğu zaman . Carl Gustav Jung ' un dediği gibi '' Herkes bir gölge taşır '' Taktığımız maskelerin arkasında gölge yani gerçek kişiliğimiz yatar . Bu kişilik çevremizden sakladığımız gerçek yüzümüzdür .

İstockphoto.com


'' Persona '' İsviçreli psikiyatris Carl Gustav Jung'un geliştirdiği bir kavramdır . Bu terim bir kişinin dış dünyaya karşı sergilediği sosyal maskeyi ifade eder . Yani taktığımız maskeler bizim dış dünyaya gösterdiğimiz sahte yüzümüzdür . ( Wikipedia ) '' Bir kişinin kendi gölgesi ile yüzleşebilmesi için kendisini kendi ışığında görmesi gerekir '' ( Jung )




Bu topraklarda hepimizin ayrı hikayeleri , geçmişten günümüze aktarılan bir yaşam döngümüz vardır . Ve bu döngü içinde kendi iç sesimizle yön vermeye çalışırız hayata . Bilinç altımızdaki geçmişten gelen gölgeler kendi gerçeğimizden kaçmamızı engeller çoğu zaman . 

panzehirdergi.com 

'' Kalp ruha der ki / Ben severim , aşık olurum ama acısını / Nedense hep sen çekersin / Ruh da cevap verir : Sen yeter ki sev '' ( Şems-i Tebrizi ) Hep affedici ve anlayışlı olmak karşımızdakini düzeltir , öz eleştiri yapmasını sağlar mı ? Karşındakini kaybetmemek için hatalarıyla yüzleşir mi ? Çoğu zaman hep kendimizden veririz , yaptığımız her fedakarlık bize hüzün olarak geri döner . Oysa Metin Altınok'un dediği gibi '' Yarın farklıdır bu günden '' Yarının bugünden farklı olduğunu anladığımızda kendimizle barışırız . Severiz aynada maskesiz yansımamızı . Saçlarımıza ak düşüp ,  yüzümüzde kırışıklıklar oluşsa , yaş alsak bile ruhumuzdan yüzümüze yansıyan o masumiyeti hep koruruz ; cesurca hiç pişman olmadan .

panzehirdergi.com 

Kutsarız yaşamı , rüzgarı , ağaçları , kuşların düetini . Çok uzaklardan kulaklarımıza çalınır Pan'ın flütünün sesi . İçimizdeki kırgınlıkları , duygusal yaralarımızı kine , nefrete dönüştürmeden aynadaki maskesiz yansımamızla barışırız . Son söz Ataol Behramoğlu'nun '' Günümüzde insan olmanın / Çok ağır bir bedeli var / Ya parçası olacaksın alçaklığın / Ya seni parçalarlar / Oysa insan olmak / Çoğalabilmektir başkalarıyla / İnsansın , birinin canı yanarken / Seninde canın yanıyorsa '' Aynadaki yüzümüzle barışıp maskesiz hayatlar kurmak dileğiyle .Sevgiler .

10 Ağustos 2024 Cumartesi

HAYATA DAİR NOTLAR - III -

 


Lua Ribeira


Bazı kırılma anları vardır yaşamda . Duygularımızın yoğun olduğu , tutunmak için hayata bir dayanak aradığımız anlar . Geçmiş deneyimlerimiz sonucu yaşadığımız hayal kırıklıkları ve bunun sonucunda  yaşamamızdan duygusal olarak sonsuza kadar çıkardığımız yakınlarımız . '' Açık denizde , fırtına dalgaları döverken kıyıda durup denizdekilerin çabasını seyretmek ne tatlı ''  Bu sözler M.Ö.95 - M.Ö.55 yılları arasında yaşamış olan Romalı şair ve filozof Lukretius'a ait . Çağlar öncesinden gelen bu sözler aslında ne kadar tanıdık bizlere . İnsanlık tarihi bunun üstüne yazılmış , yaşadığın toplum , aile ile ters düştüğünde afaroz ve dışlanmayla karşı karşıya kalarak  yalnızlığa mahkum bir yaşam sürmek zorunda bırakılırsın . Kendi yaşam deneyimlerimiz bu olgunun ne kadar doğru olduğunu anlatır insana ; yeter ki duymasını , empati kurmayı , vicdanı hatırlayabilelim .

Enayad Asadi 

'' Gezginler yaşadıklarını dile dökerken bilirler , anlatılmayan hayat yaşanmış sayılmaz '' ( Burhan Sönmez - Kuzey ) Hayata dair inançlarımızı yitirdiğimizde ve bundan sonra ne yapacağımızı sorgulamaya başladığımızda yetişir imdadımıza yazmak . Öyle ya yaşam devam etmektedir , bizde  bir şekilde ayakta kalarak yolumuza devam edip , düşünce ve yaşam tarzımızdan ödün vermeden şairin de dediği gibi mutluğun resmini yapabilirdik . Aslında her ailenin ayrı bir hikayesi vardır ve bizler o ailenin bir parçası olarak yerimizi alırız . Burada en büyük ayrıntı hikayenin hangi parçası olduğumuzla ilgili . Kırılan , üzülen , yok sayılan  mı , yoksa tüm olanaklar önüne serilen bir üyesi mi . Böyle belirlenir yaşam döngümüz . Ve saklarız hüzünlerimizi , gülüşlerimizin arkasına . Son günlerin tartışılan dizisi ZEYTİN AĞACI'NDA söylendiği gibi atalarımızla yüzleşip bir fidan dikmekle geçer mi o hüzünler , ya da bağışlanır mı vaz geçtiğimiz hayaller .

Ada Marino


Ve bu yaşam döngüsü içinde biz nerede duruyoruz ; davranışlarımıza yön veren dünya görüşümüz hangisi : Lucretius'un dediği gibi bir seyirci olarak mı yaşayacağız , yoksa insanlık onurumuzu koruyup sorumluluk alarak mı. '' Yıkıldığın her an / Yok olmadığına şükret / Yüreğine güneş koy /Yüreğine bulut koy / Yüreğine yıldız koy / Yüreğine sabır koy ve yola devam et '' ( Şems-i Tebrizi ) 



Bianet

Teknolojinin baş döndüren hızı aynı zamanda insanlık tarihinde utanç sayfaları açıyor ve biz insanlar ya seyrediyoruz bu utanç sayfalarını  ya da çok kolay unutuyoruz yakın geçmişi . Biraz gerilere , 1945 yılını Ağustos ayına gittiğimizde Hiroşima ve Nagazaki'de patlayan atom bombalarının yıkımı ve insanlık dramı çıkar karşımıza . Bugün hala insanlığın karşısında en büyük tehdit olan ''NÜKLEER SİLAHLANMA '' karşısında ne yazık ki herkes hala seyirci . 1945 yılının Ağustos ayının o kabus dolu günlerinde 2 şehir tamamen yok oldu , on binlerce insan en acı biçimde ölürken  ; geride kalanların bir kısmı kısa bir süre sonra , diğer kısmı ise uzun acılardan sonra vefat etti . Ve ne yazık ki insanlık tarihi hiç bir yıkımdan ders almadı. Bireysel ilişkilerden toplumsal ilişkilere kadar en vahşi yönümüz belirledi davranışlarımızı. Hayallerimizi , ümitlerimizi başka baharlara erteledik . Şiddetin her türlüsünü deneyimledik yaşamlarımızda . Ve sonunda HAYIR demeyi öğretti bize hayat . Son söz Nazım'ın '' Çalıyorum kapınızı / Teyze amca bir imza ver / Çocuklar öldürülmesin / Şeker de yiyebilsinler  '' Sevgiler .

7 Ağustos 2024 Çarşamba

HAYATA DAİR NOTLAR -II-





 



Lorenzo Crinelli


'' Kırgınım . Ve bunun ne anlama geldiğini henüz ben de bilmiyorum '' İbrahim Tenekeci . Gerçekten kırgın mıydık hayata özellikle biz kadınlar ! Yaşadığımız bu çağ mıydı tek suçlu . Yoksa Antik Çağ'dan günümüze hep bir bedel ödemek zorunda mı bırakılmıştık . Nerde başlayıp nerde biterdi biz kadınların hikayeleri ; ya da sonsuza kadar devam mı ederdi  erkek egemen kültürünün despotluğu .  Anadolu'da bir söz vardı '' Kol kırılır , yen içinde kalır '' diye . Gerçekten içerde mi kalmalıydı şiddet ; yoksa tüm gücümüzle karşı çıkıp ifşa mı etmeliydik egemen eril yapıyı . 

Lorenzo Crinelli



Kimi zaman satıldık köle pazarlarında , savaş ganimeti olduk kimi zaman . Ve sunulduk özel evlerde , pazarlandı vücutlarımız Antik Çağ'dan günümüze '' Saçlarım o eski güzelliğini çoktan yitirdi / Şimdi yanlız bilmem neden / Zaman zaman yüzüme vuran / Bir utancı perdeliyor sadece '' ( Şükrü Erbaş )Ve sakladık saçlarımızla utancımızı , fularlarımızla vücudumuzdaki darp izlerini . Utandık sanki suçlu bizmişiz gibi .Oysa asıl mağdurlar bizlerdik . '' Gözlerinin pınarında bir bulut boşandı boşanacak / Nerdeyse / Aklımdan geçenleri okuyorsun su gibi /Dünya gördü / Bizi boğazladılar / Tutma gözyaşlarını ONUR DA AĞLAR '' ( Ahmet Arif ) 






Wikipedia



Malcom X'in dediği gibi '' Bütün uyuyanları uyandırmaya , bir tek uyanık yeter '' Gerçekten yeter miydi , ya da yetmiş miydi uyuyanları uyandırmak için atılan çığlıklar , bazen sesli bazen sessiz atılan çığlıklar . Mitolojide , tragedyalarda sadece erkek kahramanlara , tanrılara sunulan birer meta haline getirildik . Çağlar öncesinden süzülüp gelen Troya kraliçesi Hekabe'nin güzeller güzeli kızı , Troya prensesi Polyxena'nin hikayesi anlatır bize hangi sınıftan olursa olsun , çağlar boyu süregelen şiddeti . Bu aynı zamanda yanmış , yıkılmış Troya 'dan geriye kalan çocukların ve kadınların hikayesidir .





Wikipedia

''Heinrich Schliemann 1871'de Asia Minor'un kuzey batısındaki Troia'yı keşfedince , alev alev bir savaşın enkazını buldu . Kat kat soyunca kenti , ağlaşan kadınlar göründü dipten ; babalarını ,kocalarını , oğullarını yitiren , acılar kusan kadınlar . Hecuba , Andromacha , Cassandra , Polyxena ve niceleri '' böyle başlar Seneca'nın Troıalı Kadınlar kitabını çeviren Çiğdem Dürüşken'in ön sözüyle Troıa'lı kadınların hikayesi . Ve Yunan gemilerinin denize açılabilmesi için Achilles'in mezarı başında kurban edilmesi gerekmektedir Polxena'nın . '' Söyle tanrıça , Peleusoğlu Akhlilleus'un öfkesini söyle / Acı üstüne acı Akhalara o kahreden öfke getirdi / Ulu canlarını Hades'e attı nice yiğitlerin / Gövdelerini yem yaptı kurda kuşa / Buyruğu Yerine geliyordu Zeusun '' ( İlyada -Homeros ) Böyle anlatır Homeros şiddeti ve erkekliği ; ölmeyi ve öldürmeyi kutsayarak . '' Bir düğün alayı gözükür uzaktan  , ateşten meşaleler yanar ışıl ışıl ellerde . Achilles'in külleriyle evlenecek Polyxena'nın düğün törenidir bu . Artık Troia'da düğünler karışmıştır cenaze törenine '' ( Çiğdem Dürüşken  - Troialı kadınlar ) Akhilleus'un mezarı başında katledilir Troia'nın prensesi .



Lorenzo Crinelli






'' Yürüyüp geçeceksin , hep yürüyüp geçeceksin / Ben öyle yaptım / Hep yürüdüm / Herkesin her şeyi anlamasını bekleyemezsin / Sen yürüyüp gideceksin / Anlayan anlayacak / anlamayan anlamayacak / Dünyanın hepsine yetişemezsin ki / Bilirsin ben iyi Yürürüm '' Son söz Murathan Mungan'ın , sevgiler.

3 Ağustos 2024 Cumartesi

HAYATA DAİR NOTLAR




 

Lorenzo Crinelli 

Bazen hayat ağır gelir omuzlarımıza . Asırların yükü biner , ruhumuz taşıyamaz olur bu yükü . Kim bilir hangi zaman aralığında ne zaman mutlu olduğumuzu . Ya da gerçekten mutlu olmuş muyduk hiç . Tarih sadece savaşlar , toplumlar ve bu toplumların birbiriyle olan ilişkileriyle açıklanamaz. Antik Çağ'dan günümüze tüm insanların kendilerine ait hayalleri , düşünceleri ve her birinin ayrı ayrı hikayeleri vardır. '' Bir umudum sende / Anlıyormusun '' demiş büyük usta Ahmet Arif . Gelecek güzel günlere olan insanlığın umudu . Bu umutla yaşarız çoğu zaman . Hikayelerimizi ,bize acı veren anıları bilinç altımıza iterek mutlu olmaya çalışırız . Bizler hangi guruptaydık : Yıllar önce yaşadığımız ve yaşamaya devam eden olumsuzlukları durmadan tekrarlayarak bilinçaltını ve yaşamını kocaman bir çığa dönüştürüp içinde kaybolan ; insan olma ve yaşam hakkının olduğunu düşünmeyen bir insana mı dönüşmüştük . Yoksa içinde biriken o kartopuyla yüzleşerek başkalarına kurban olarak sunulmayı bırakanlardan mı ? 


            Lorenzo Crinelli




'' Ben sevgiden , sevinçten söz açmak istemez miyim , delice , çılgınca , içim taşa taşa ,bir sevinçten söz açmak istemezmiyim . Ben sevinçli adamım . Bu dünya böyle olmasa , böyle kara , karanlık olmasa , ben sevinçten taşar coşardım .Yaradılışım karanlıktan çok aydınlığa , acıdan çok sevince . Ne çare  , ne çare ki sevinmek gelmiyor elimden '' ( Yaşar Kemal ) 
Herkesten kaçsak bile kendimizden kaçamıyoruz çoğu zaman , kendi gerçeğimizden . Genetik mirasımız , vicdan ve halden anlama anlayışımız engel olur çoğu zaman hayallerimize ulaşmaya . Yazmak , özellikle kendi hayatımızla ilgili yazmak büyük cesaret gerektirir . Kendimizle yüzleşmekten , hatta düşünmekten dahi kaçtığımız travmalarımızı , acı ve hüzünlerimizi sisler içinde çok uzaklarda olan insanlarla paylaşmak . Mesela bilim kadını olarak insanlığa hizmet etmek  veya bir savaş muhabiri olarak yaşanan vahşeti tüm dünyaya duyurma  hayallerim . Ama hayatın ve ailenin savurduğu bambaşka bir alanda hiç düşünmediğin bir hayat çıkar karşına . Senin olmayan . 40 aydır eşinin  hastalığında tek başına verdiğin mücadelede senden bir sıcak merhabayı esirgeyen ; kemoterapi seanslarında boş yere elinde bir fincan kahveyle gelir umuduyla beklediğin kardeşin veya kardeşleri . 

                Lorenzo Crinelli




Biz kadınlar Ahmet Arif'in şiirindeki gibi '' Dayan kitap ile / Dayan iş ile / Tırnak ile diş ile  / Umut ile / Sevda ile düş ile / Gör nasıl yeniden yaratılırım / Namuslu genç ellerinle  '' Dayandık onca şiddete , eril dile . Yılmadık ayakta kaldık , direndik egemen anlayışa .Kimi zaman satıldık köle olarak çağlar boyu , engizisyon mahkemelerinde cadı olarak ya da kimi kültürlerde ölen eşlerinin arkasından yakıldık . Ama yılmadık kadın olmanın onuruyla ayakta kalarak direndik . Sevgiyi öğrettik doğurduğumuz çocuklara ; vicdanı , ahlakı .Tüm korkularımızı geride bırakırken bazen ağır bedeller ödedik . Ama ANADOLU gibi yaşama tutunmayı başardık . 

                Lorenzo Crinelli





 Ödediğimiz bedeller ağır oldu mutlaka , hayallerimizden vaz geçtik yaşamımızda . Ancak geçmişimizle yüzleşirken en değerli şeyi ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜ yakaladık ve hayatın anlamına vardık . Huzur içinde içilen bir fincan kahvenin , bir çocuğun gülüşünün ,bir ağaca sarılmanın güzelliğinin ,  rüzgarın kulaklarımıza çağlar öncesinden getirdiği müziğin tadına vardık . Kurtulduk  fazla eşyalardan ,minimal yaşamanın tadın vardık . Kısaca olgunlaşarak hayatın sırrını yakaladık : sevgiyi , vicdanı hayatımızın orta yerine yerleştirerek yeniden özgürce gülmeyi öğrendik . Sevgiyle kalın.