![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfuoV9ZQI2Uiw7-A9RqyAbxcZf2MIeDYsmzG5HClVsuOoygUwdhmZ8XiVCraLPEpe1JI8MU4hq2SNjZsZLpqaHxnK7YwCMxVsTYq4VwgahmyKlJGXujyzp2Jp2VJ8fdHi2wYSCnZ9m3ze2/s320-rw/yol.jpg) |
Fotoğraf :pixabay.com |
Ne aradığını , aradığı şeye nasıl ulaşacağını bilmiyordu . Bildiği tek şey bir kara delik gibi insanlığı içine çeken sonsuz bir karanlık , sevgisiz , şiddet dolu bir dünyada yaşamak istemediğiydi . Hissettikleri Marquez'in Yüzyıllık Yalnızlık'da anlattığı '' dışarda bırakılmışlık , gecikmişlik '' hissine benziyordu . Kitaptan bir alıntı geldi aklına '' yüreğini kolla , ölmeden çürüyorsun '' Yeni sözler bulmak , ruhunu özgürleştirmek için kaçmalıydı bu çılgınca dönen dönme dolaptan ; kendi yok oluşuna doğayı da ekleyen insanlığın bu hırsına yenik düşmemeliydi .
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqpgrirMd2IJSwPr0_QExXUasIMtkxXPiQ7wGHaxyUKkZYCZtQhw6eWV-CmkU-QYIJ-GJG7vtgBZ5p60LeljyDTG5f0ZH78F6mGeNmyao-zgt0EnpOaQ37iLKYElifsC0p2qpr-hfQzzZu/s320-rw/hayal.png) |
Görsel : pixabay.com |
Kararan ruhlarımızı gene doğanın , yıkık Antik Kentlerin fısıltıları tamir edecekti . Çok uzaklardan gelen Aristo'nun sesi doldurdu yüreğini '' Mutluluk doğru ve güzel düşüncelerle düşünebilmeyi bilmektir '' Homeros'un bin pınarlı İda'sı , Kaz Dağları'nın o muhteşem ritmini dinlerken ayna tutmalıydı insanlığa . Gerçi insanın doğaya kaçışı , doğanın yok oluşunu da beraberinde getiriyordu . Bu kaçış sırasında adına medeniyet dediğimiz alışkanlıklarımızı da yanımızda götürdüğümüzden , doğal yaşamı da tehdit ediyorduk .
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhidO8wnlmOz5wzVbq50JDnbmdTSI65rtdniZpu2wn7WxfRy8C1tOydvoSLI-62tqZa_sDuCbqEvgHeV0L572o6AF76nDMKfjAgMD23Dk0HlFlK94PNCjeRQ5MLPoXhhw7SNrUskAQfx82z/s320-rw/hayal.jpg) |
Fotoğraf:bilimgenc.tubitak.gov.tr |
Yaşamın anlamını zamanda , yada zamansızlıkta aramak için çıktığı yolculukta Örentepe'yle , bir zamanların önemli bir liman kenti Antik Adramyyteion'la kesişti yolu . Sabah saatlerinin huzur veren sessizliği içinde , rüzgarın eşliğinde Kaz Dağlarının denizle buluşmasını izlerken , Sezen'in körfezin mavi sularına karışan sesini duydu :
Yareme tuz diye yakamoz bastım
Tek şahidim aydı
Aman aman
Bir elimde defne
Bir elimde sevdan
Kalbim egede kaldı .
O eril şiddet ruhunu kirletmeye çalıştığında özlemlerini , sevgi ve vefayı şarkılar , şiirler anlatıyordu ona .Tıpkı Marquez'in dediği gibi '' Hiç şaşmaz yüreği , ona karanlıkta yol gösteriyordu .''
Eski zamanlar mı güzeldi , gerçekten şimdi mi yitirmiştik sevgileri . Aslında bunun en güzel yanıtını tarih sayfaları , insanların hikayeleri anlatıyor diye düşündü kadın . Euripides'in Troya ile ilgili yazdığı tragedyasında anlattığı , tapınağın önünde öldürülen kral Priamos'un dul karısı Hekabe'nin sesi yankılandı toprak altında kalmış bu suskun kentte '' Ey mutluluğu bulanlar , ölmeden önce mutlu olduğunuzu sanmayın .''
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUIsA31HHmogGCkdGXrDwJ4ie5b-4z0vwwUVjaF_9HdsK3OgN3M3PdedSEzao23GVA83W1GpPYYmG6eoOpuIJ54_ERERzDRd2r2d6c6icyaBnXmwBikCMY0cLgLBFBs1fEKl1O6S39JAWr/s320-rw/%25C3%25A7ocuk.jpg) |
Fotoğraf : pixsabay.com |
''Yüreğin o giderilemez unutkanlığıyla değil , çok daha amansız ve hiç dönüşü olmayan bir başka çeşit unutkanlıkla unutulmuş olduğunu anladı . Bu unutkanlığı iyi bilirdi , çünkü ölümün unutkanlığıydı bu . Marquez - Yüz Yıllık Yalnızlık ) Fizik ve moral gücünün tanrısı Herkül , yaşlılık tanrısı Geras'ı yenerek insanın ölümsüzlüğünü sağlamıştı mitolojide . Aktüel Arkeoloji Dergisi'nin editörü Murat Nağış ne güzel özetlemişti günümüz insanını '' Belki de son 12 bin yılda hayal etmeyi unuttuk . Toprak esir aldı bizi . Hayallerimizin yerini ise endişelerimizin arasına sıkıştırdığımız geleceğimiz aldı . Geriye tek düze bir uygarlık kaldı . Hayal etmeyen , öteki uygarlık . ''Tarih ve doğanın buluştuğu bu büyülü dünyada ışıklar sahilinin sularına karışan gün batımını izlerken , güneşin ışıklarına dokunmanın keyfini çıkarıp ruhunu temizlemeye çalıştı . Van Gogh'un dediği gibi bu ışıklarla hayalini boyadı . Neler yoktu ki bu hayalin içinde ; umut , sevgi ,sonsuz hatıralar . bu coşkuyla dolaştı bir zamanların görkemli kenti Adramyyteion'un sokaklarını . Toprak altında kalmış kentin sakinleri anlattı ona ölümsüzlüğü , o eril şiddetin vahşetini . Atinalılar tarafından yurtlarından kovulan Deloslular , savaş sonrası Persler tarafından katledilen bölge halkı , Sardesliler hep birlikte söylediler Ruhi Su'nun o güzel türkülerini . Romanın , Efesin arenalarında katledilen gladyatörlerin , kölelerin anlattıklarını dinledi kadın . Tıpkı Gothe'nin dediği gibi taşlar konuşmaya başlamıştı . İnsanlığın kurtuluşunun bu konuşan taşlara kulak vermesinden geçeceğini düşünerek teslim etti ruhunu o kadim zamanlara.
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgnPMHajRY5a_acXLbxjSvVmePSEKjhDA7QgDisg3SP3N0yz6DiynltspRk_9KDqTbcPnaC7L7RFDiQ0qPkdyaEWioR8qbFjiervsi18Z9xRb6Tbiik23PtWXv-yDOHnBs3tpUtPjwCDIHS/s320-rw/manzara.jpg) |
Fotoğraf:sanatlibiblog.com |
Umudun ve sevginin olduğu bir dünyada bizden sonrakilere bırakacağımız anılarla ölümsüzlüğe ulaşabileceğimizi düşünerek katıldı doğanın kardeşliğine . Kadına , çocuğa şiddetin olmadığı bir dünyaydı bu . Yüreğinde Bedrettin Aykın'ın o güzel dizeleri :
Açık mı yüreğinin kapısı tüm sevgilere
Duyuyor musun çağıltısını yaşamın .
Yürüyorsa o özsu hücrelerinde
Kaçıncı baharında olursan ol
Vakit hep bir gülü sulama zamanı .
Kaynaklar:
- Marquez : Yüz Yıllık Yalnızlık
- Euripides : Troyalı Kadınlar
- Arkeofili
- Aktüel Arkeoloji
*Bedrettin Aykın