Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

28 Şubat 2019 Perşembe

EFES ANTIK KENTİ II



Fotoğraf : Wikiwand


İda'nın o huzur veren bağrından , efsanelerinden kopup Efes ' e doğru yola çıkma zamanı :

'' Çek git öyleyse ; madem ki gönlün böyle arzu ediyor , ben sana yanımda kal diye yalvaracak değilim - İlyada  '' Ruhumuzda Homeros'un sözleri Efes ' in mermer caddesinin sonunda yer alan antik tiyatro ile devam ediyoruz yolculuğumuza .
Fotoğraf : aliozkan.club

Panayır Dağı'nın kuzeybatı bölümünde yer alan 24.000 kişilik tiyatronun yapımına imparator Cladius zamanında başlanır ve M.S. 117 yılında tamamlanır . Üç katlı sahne yapısıyla dünyanın en büyük tiyatrosudur artık . Her katı farklı dönemlerde yapılan bu görkemli yapı imparator Nero ve Trajan dönemlerinde genişletilir . Yüksekliği 18 metreyi bulan sahnesi , orkestra alanı ve izleyici bölümü ile üç ana kısımdan oluşan tiyatronun sütunlarının arkasında bulunan nişlerde heykeller yer almaktaydı . Bağ bozumu şenliklerinden , tiyatro gösterilerine , gladyatör dövüşlerinden halk meclisi ( Ekklesia ) toplantılarına kadar dönemin toplumsal olaylarına ev sahipliği yapan bu yapı Antik Efes kentinden bir kesit sunar bizlere .

Sanat için çarpardı yüreğim
Alkışlarla alkışlarla
Hüzün dolu olsa da gözlerim
Alkışlarla alkışlarla
Her gün açılmalı diye perde
Alkışlarla alkışlarla
Çıktın neşe içinde sahneye
Alkışlarla alkışlarla ( Sanatçının Kaderi )

Esin Avşar'ın o güzel bir o kadar da hüzünlü şarkısı eşlik ediyor bizlere . Tiyatroların kökeni Antik Yunan'da şarap tanrısı Dionysos onuruna yapılan bağ bozumu şenliklerine dayanır . Zeus ve Semele'nin oğlu , insana coşku ve mutluluk veren Olympos tanrılarının sonuncusu Dionysos .

Fotoğraf : sepyadergi.com


Tıpkı bereket tanrısı Demeter gibi o da insanların arasında yaşardı . Bu iki ölümsüz tanrının  insanların yaşamında çok önemli bir yeri vardı . Biri ekmeğin diğeri üzümlerin tanrısıydı . Bağ bozumu ve hasat şenlikleri aynı zamanda sonbaharın ve kışın habercisiydi . Her iki tanrıda bizlere mevsimlerin dönüşümünü ve toprağın verimini anlatırdı .


'' Bu tanrı kimse Thebes'ten hoş geldi ,
Çünkü o pek çok yönden çok yücedir .
O bize acılarımızı dindirecek şarabı verdi .
O olmazsa aşk da olmaz , Afrodit'de ve insana hoş gelen başka hiç bir keyif de '' ( Euripides  M.Ö.480-440 , Bakhalar )

Antik tiyatroda bağ bozumu şenlikleri beş gün sürer , maskelerle coşku ve hüznün yer aldığı kutlamalar yapılırdı . Bu kutlamalarda komediler olsa da ağırlık trajedilerdeydi .Bugün tiyatroların simgesi olan gülen ve ağlayan masklar o dönemlerden bize kalan miraslardandır. Şenlikler boyunca Efes'de kardeşlik havası eser , tutsaklar  affedilir , bir coşku havası hakim olurdu kent genelinde .


Fotoğraf : ispartakulturturizm.gov.tr ( Pavlus )


'' Sevgi haksızlığa sevinmez , ama gerçek olanla sevinir . Sevgi her şeye katlanır , her şeye dayanır . Kalıcı olan üç şey vardır : İman , ümit ve sevgi . Bunlardan en üstün olanı da sevgidir '' Bu sözler  Hristiyanlığın yayılmasına öncülük eden Hz. İsa'nın on iki havarisinden biri olan Tarsus doğumlu Aziz Pavlus'a aitti . Şam , Kudüs , Hatay , Kıbrıs , Makedonya , Yunanistan ve Anadolu'yu dolaşan Pavlus'un yolu M.S. 1. yüzyılda üç yıllığına Efes'le kesişir . M.Ö. 550 yılında tamamlanan , tamamen mermerden yapılmış Artemis tapınağı aynı zamanda bir hac merkezidir .

'' Böyle dedi Tydeusoğlu da birazcık geriledi ,
Attığını vuran Apollonun öfkesinden korkmuştu .
Apollon çekti aldı kalabalıktan Aineis'i
Götürdü kodu tapınaklı kutsak kaleye 
Orada ok saçan Artemis'le leto ,
İç tapınakta iyi ettiler onu ,
Geri verdiler sağlığını , ününü '' (Homeros - İlyada )

Fotoğraf : ahmetustanindefteri.blogsapot.com

18 Ocak 2019 Cuma

EFES ANTIK KENTİ I




Fotoğraf :bizevdeyokuz.com


İda'nın o sislerle kaplı doruklarından , gizemli kayın ve köknar ormanlarından kopup , bir zamanların görkemli Antik Kenti Efes'e doğru yola çıkma zamanı . Dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağını bağrında barındıran döneminin en önemli liman kenti : Efes .

Bundan tam 3000 yıl önce ışıklar ülkesi Likya'dan günümüze ulaşan bir şiir dolaşıyor ruhumuzda :

Beni bulamazsan üzülme 
Eşyalarımı bulacaksın 
Kestiğim taşları , açtığım yolları
İşlediğim heykelleri bulacaksın 
Ve göreceksin ki binlerce yıl öteden
Parmak izlerimiz değecek birbirine .

Unesco'nun dünya mirası olarak tescil ettiği , tarihi M.Ö. 6000- 7000'li yıllara Cilalı Taş Devrine kadar dayanan bu görkemli kent kimleri bağrında barındırmamış ki . İonlardan Hititlere , Lidyalılardan Büyük İskendere , Romalılardan Yunanlılara ve Bizans'dan Osmanlı'ya kadar farklı uygarlıklara ev sahipliği yapmış . Nice yıkımlar , savaşlar , katliamlar ve depremlere sahne olmuş .

Ayasuluk Tepesi : geziseli.com

Efsaneye göre Atina kralı Kodros'un oğlu cesur ve bir o kadar da meraklı olan Androklos Ege'nin karşı tarafını merak  ederek , buraları keşfetmek ister . Ancak bu isteğini yerine getirebilmek için Delfi kentindeki kutsal Apollon tapınağındaki kahinlerin görüşünü almak zorundadır . Kahinler balık ve domuzun olduğu bir yerde kent kuracağını söylerler Androklos'a . Androklos ve beraberindekiler   Küçük Menderes  nehrinin körfezle buluştuğu yerde karaya çıkarlar . Karınlarını doyurmak için yaktıkları ateşte balıkları pişirirken bir yaban domuzu çıkar çalıların arasından  ve balıkları alıp kaçar . Sonunda kehanet gerçekleşmiş , kentin kurulacağı yer belli olmuştur .

Çukuriçi Höyük , Ayasuluk Tepesi ( Selçuk Kalesi , St.John Bazilkası , İsa Bey Hamamı , İsa Bey Camii , Artemison ) Efes Antik Kenti ve Meryem Ana Evinden oluşan dört bölgeyi kapsayan Efes döneminin önemli bir ticaret merkeziydi . İonyanın on iki şehrinden biri olan bu Antik Kent en parlak yıllarını  Helenistik ve Roma dönemlerinde yaşamış , M.Ö. 133 yılında Roma hakimiyetine girerek V. ve VI. yüzyılda Küçük Asya eyaletinin başkenti olmuştur .

'' Yaşamda üç şey geri dönmez derlerdi . Neydi onlar ? İçlerinde çözülen sırlar da var mıydı ? Zamanı geri çevirebilmeyi isterdim . Geçen aya veya geçen yıla değil , en uzak çağa dönmeyi dilerdim . İnsan daha insan değilken , yeryüzünde zulüm diye bir şey yokken yaşamak ne güzeldi . Kaygı yoktu . Acı varlığın temeli değildi . Bakmak ve dokunmak insana yeterdi . Doğumların hesabı unutulmaz , ölümlerin sırası bozulmazdı . Sırlara da gerek kalmazdı .'' ( İstanbul İstanbul - Burhan Sönmez )

Mermer Cadde : yoldaolmak.com


Ünlü Mermer Caddesinden başlıyoruz Efes Antik Kentini gezmeye . Burhan Sönmez'in dediği gibi zamanı geri çevirip o uzak çağlara giderek binlerce yıl öteden gelen parmak izlerinin peşine düşüyoruz . Antik Efes'den Artemis Tapınağına kadar uzanan kutsal yolun Celsus Kütüphanesi ile Büyük Tiyatro arasında kalan , mermer bloklardan yapılmış bu yolda kimler yürümemiş ki . M.Ö. 500 de kurulan Efes Felsefe Okulunun en önemli temsilcisi Heraklitos M.Ö. 535 yılında Efes'de dünyaya gelir , M.Ö. 475 yılında ölümüne kadar metafizik , epistemoloji , etik , politika alanlarında önemli çalışmalar yapar . Evrendeki her şeyin zıt unsurların belli bir yasayla bir araya gelmesi sonucu oluştuğunu söyleyen Heraklitos'a göre , evrenin geçirdiği bütün değişim bu zıt unsurların yer değiştirmesi sonucu oluşur . Ona göre kozmos yani evren ilahi yasanın hüküm sürdüğü bir alandır ve ana maddesi ateşten oluşmuştur. Bu ateş hem ana madde hem de değişimin kendisidir . Aynı nehirde iki kere yıkanılmaz derken evrendeki bu dönüşümü anlatır . '' İki kez giremezsin aynı ırmağa . Yeni yepyeni sular akar aynı ırmağa girenlerin üzerinden . O ırmak ki dağıtır , toplar , birikir , akar , yaklaşır , uzaklaşır '' Evrendeki değişimin karşıtların mücadelesi sonucu olduğunu savunan Heraklitos'un sözleri çınlıyor Efes'in üzerinde '' Bilmezler ki nasıl uyuşur karşıtlar . Uyumu karşıt gerilimlerin , yay ile lir gibi .''

Celsus Kütüphanesi : yoldaolmak.com


Mermer Caddenin köşesinde M.S.135 yılında vefat eden Efes valisi Julius Celcus Halemaenus'un oğlu Julius Agiula tarafından babasına ithafen yapılan Celsus Kütüphanesi . Bir yanında tiyatro , diğer yanında Augustus Kapısının hemen arkasında yer alan Agora ve kitaplığın içinde yer alan lahitte yatan Celcus . Zamanında yaklaşık 14000 kitap rulosunun bulunduğu tahmin edilen Romalı mimar Vitruoya 'ya yaptırılan kitaplığın orta kısmı ve kitap ruloları M.S. 3. yüzyılda yaşanan Got saldırısı sonrası tamamen yanar .  Eskiden bu kitaplığın önünde yer alan akıl , erdem , ilim ve kaderi temsil eden dört kadın heykeli ne yazık ki günümüzde Viyana Müzesinde sergilenmekte .

Arete: Erdem ve karakter .tarihvearkaoloji.blogspot.com

Sophia : Bilgelik ve akıl .tarihvearkoloji.blogspot.com 
Her şeye rağmen aradan geçen onca zamana direnen ön cephesi bize ne çok şey anlatıyor .

Burada bu coğrafyada 
İç içe geçen evler 
Birbirine açılan kapılar 
Aynı dalda büyüyen 
Birbirine yabancı çiçekler 
Hep kendisine çıkan sokaklar
Heybetli bulvarlarıyla 
Kaybolma aidiyetini
Rüyayla besleyen şehirler ( Turgut Toygar )


Ennoia:Kader ve muhakeme .tarihvearkoloji.blogspot.com

Antik Çağda bilim , felsefe , kültür ve ticarette söz sahibi olan kentte kimler yetişmemiş ki . Şair Calinos , hekim Soranos , Ressam Parrhasius , gramer bilgini Zenodotos . Got saldırısından sonra yeniden düzenlenen Celsus orta çağda yaşanan büyük depreme kadar hizmet vermeye devam eder . Depremde büyük hasar gören kütüphane uzun yıllar sonra yapılan kazılarda ortaya çıkarılarak Avusturyalı arkeolog Strocka ve mimar Hueber tarafından restore edilir .

Episteme:ilim ve bilim . tarihvearkeoloji.com



Tamamen mermerden yapılmış olan bu efsanevi kentin bir yanında görkemli yapıları , felsefe okuluyla beraber kültür ve sanattaki zenginliği , canlı ticaret hayatı yer alırken , diğer yanında köle pazarlarının karanlık yüzü bulunur . Heraklitos ''Doğuştan soyluluk ve soysuzluk yoktur . Çünkü belli bir ailede doğmak insanın elinde değildir . Fakat insan daha sonraki aşamada kendi imkanlarını oluşturabilir '' dese de köle olarak satılan insanların çocukları , torunları da bu kaderi yaşamak zorundaydı . Görkemli yıllarında 250000 kişinin yaşadığı düşünülen Efes nüfusunun yaklaşık 60000 ni kölelerden oluşuyordu . Bugün nefesimizi tutarak gezdiğimiz tiyatro binasında son nefeslerini veren , iugula çığlığı atan gladyatörlerin , yamaç evlerde çalışan kölelerin , aşk evinde seks kölesi olan kadınların dramı .

Sahi senden mi doğdum anne 
Yollar , nehirler , kuşluk vakitleri dururken 
Bir insandan mı doğar çocuk.

Anne senin yüreğin taş olsa dayanır mı 
Kuş olsa , çiçek olsa , gündüz olsa 
Kırılmaz mı acıdan bir sap menekşenin boynu . ( Haydar Ergülen )

Bir gecede Pers kralı tarafından katledilen on binlerce Efesli . Tarihteki Efes yolculuğumuzun ikinci bölümünde görüşmek üzere ruhumuzu  yıkamak için İda'nın o muhteşem doğasına teslim ediyoruz . Sevgiyle kalın .

17 Aralık 2018 Pazartesi

AYI DERESİ , VALLA ŞELALESİ





Fotoğraf : turistdegilgezgin.com



Milyonlarca yıl içinde meydana gelen jeolojik olaylar sonucu oluşan kanyonları , pınarları ile gizemli Homeros'un İda'sındayız. Trekkingcilerin gözdesi Ayı Deresi mevki ve Valla Kanyonu ile kesişiyor yolumuz . 22 Bin hektarlık bir alanda yer alan Milli Park sınırları içinde ancak rehber eşliğinde gidilebilen , kayalık ve dik  yapıya sahip bir doğa harikası .

Yaprak gibidir insan soyu 
Bir yandan rüzgar bakarsın onları döker yere 
Bir yandan bahar gelir ,
Yenilerini yetiştirir , yeşertir orman 
Böylece soyların biri göçer , biri doğar . ( İlyada )

Homeros'un dediği gibi sonbaharın gelmesiyle dökülen yapraklar  sararan orman , kışın gelmesiyle buz keser . Mitolojide mevsimlerin oluşumu masal tadında farklı öykülerle anlatılır . Bu efsanelerin tamamında tanrı veya tanrıçaların aşkları vardır . Persephone Zeus ile bereket tanrısı Demether'in güzeller güzeli kızı ; ilkbahar ve yaz tanrıçası . Bir gün su kenarında nergisleri toplarken toprak yarılır , siyah atların çektiği arabasıyla yarıktan çıkan yer altı tanrısı Hades , aşık olduğu Persephone'yi krallığına , ölüler diyarına kaçırır. Kızının kaçırılması üzerine hayata küsen Demether , Olympos'dan kaçarak ıssız bir yerde yaşamaya başlayınca toprağın bereketi kaçar . Kıtlık tehlikesi baş gösterir. Bu durum karşısında Zeus devreye girer , Persephone'nin yılın üçte ikisini Demether'in yanında ; üçte birini de kocası Hades'in ülkesinde geçirmesine karar verir . İlkbaharın başlangıcı , yaz Persephone'nin yeryüzüne çıktığı zamanlardır . Demether yeryüzüne baharı getirir , toprak uyanır . Kış ayları ise ayrılığı ve hüznü yansıtır . Hasret doruğa çıkar . Her mevsim ayrı güzellikleri sergileyen Kaz Dağlarının o büyülü dünyasındayız .

Fotoğraf : kazdağları.com



Bizi teslim almak isteyen bu sevgisiz zamanlarda kurtarıcımız olur İda ve sakladığı gizli güzellikler .

Eller günahkar
Diller günahkar
Bir çağ yangını bu bütün 
Dünya günahkar ( Sezen Aksu )

Kuş ve cırcır böceklerinin sohbetine eşlik eden pınarların sesi , çam kokulu havasıyla Ayı Deresi'ndeyiz . Çiçek perisi Flora'nın elinin değdiği rengarenk doğa bize kim olduğumuzu hatırlatıyor . Binyıllar içinde oluşmuş kayalıklar ve bu kayalıkların arasından akan Kırlangıç Pınarı , Ayı Deresi'nin can damarı . Fauna yaban hayatın tüm güzellikleriyle donatmış bu gizemli dünyayı . Coşkuyla akan derelerin sesine karışan rüzgarların uğultuları ninnilerimiz gibi ruhumuzu ele geçiriyor . Ve soruyoruz kendimize kim nasıl kıyar bize bırakılan bu mirasa . Belki zeka tanrıçası Athena imdadımıza yetişerek anlatır bizlere .

Hiç kavga bilmez 
Gülle yaprak
Hiç kıyar mı
Ağaca toprak
Bu kimin oyunu 
İlk kim bozdu
Bu sessiz uyumu 

Fotoğraf : haberler.com


Sezenin o güzel sesi yankılanırken tüm İda'da bizde İkaros gibi uçmak isteriz , bu güzelliklerin üstünde . Belki bizim de yüreğimiz yanar , kıyamayız çocuklarımıza miras bırakacağımız bu güzelliklere . Bir zamanlar Sabahattin Ali'ye ilham kaynağı olan bu coğrafyada çam , meşe ağaçları arasında akan derelerin eşliğinde yol alıyoruz Valla kanyonu ve şelalesine doğru .

Kaz dağlarının en zengin sularına sahip olan Valla kanyonu ve çevresi tertemiz havasıyla bizleri karşılıyor . Işıklar sahilini besleyen derelerine karışan çiçek kokuları arasında benliğimizi doğaya teslim ediyoruz . İda'nın bu gizli cennetinde dinliyoruz doğanın o muhteşem ritmini . 50 Metre yüksekten dökülen şelalenin sesine karışan rüzgarların esintisi ve kuşlar eşliğinde söylüyoruz Ahmet Hamdi Tanpınar'ın dizelerini :

Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında 
Yekpare , geniş bir anının 
Parçalanmaz akışında .

Fotoğraf : trthaber.com

Tıpkı toprak ananın uyanışı gibi aydınlanıyor  tüm benliğimiz ; akçam ve meşe ağaçları arasında deniz seviyesinden yaklaşık 1100 metre yüksekte bu dik kayalıklarla çevrili masal dünyasında yeni bir sayfa açıyoruz hayatımızda . İçinde sevginin , dostluğun ve doğaya vefanın olduğu yeni bir sayfa . Zeytinli çayını oluşturan beş dereden  biri olan Valla deresi , üzerinde aynı adı taşıyan şelale ve şelalenin sularının oluşturduğu gölet . Tüm körfez kıyıları bu vadilerden gelen temiz hava ve sularla besleniyor . Ve biz şelalenin etrafında doğanın tüm renkleri , kuşlar , cırcır böcekleriyle birlikte söylüyoruz Sezen'in o güzel şarkısını :

Hayat kadere inat 
Seni sil baştan yaşayacağım 
Ahdım olsun .

Hoşça kal Ayı deresi , Valla şelalesi , hoşça kal büyülü İda . Ankara'dan kucak dolusu sevgiler .







9 Aralık 2018 Pazar

AĞLAYAN ŞELALE AFODİT'İN GÖZYAŞLARI




Fotoğraf : Wikimapia


Bu sevgisiz zamanlarda sessiz çığlığa dönüştüğü zaman sesimiz anlarız gitme vakti geldiğini . Ruhumuz İda'yla Ağlayan Şelale ile buluşur . Tıpkı  Afrodit'in sığındığı gibi sığınırız o büyülü dünyaya . Bir zamanlar Edremit'te yaşayan Sabahattin Ali'nin dizeleri , Nükhet Duru'nun o güzel sesiyle eşlik eder bizlere :

Seneler sürer her günüm 
Sensiz gitmekten yorgunum 
Zannetme sana dargınım 
Ben gene sana vurgunum .

Yaşadığımız kentlerde biriktirdiğimiz onca anıya rağmen , paylaşacak bir şeyimiz kalmadığında kaçış zamanıdır artık . Tarih öncesi zamanla günümüz arasında köprü kurarak bize sevgiyi anlatan İda'nın kollarına sığınma zamanı . Ağlayan Şelale diğer adıyla Afrodit'in göz yaşları . Asırlık çam , çınar , söğüt ağaçları ; 3 -4 metre yüksekten dökülen suların sesine karışan kuş ve çekirgelerin şarkıları . Antik dönemlerden gelen Orfe 'de elinde liriyle ve Şenay o güzel sesiyle eşlik ediyor bu cümbüşe :

Bütün dünya buna inansa 
Bir inansa 
Hayat bayram olsa 
İnsanlar el ele tutuşsa 
Birlik olsa 
Uzansak sonsuza 

Fotoğraf : Mitolojik Efsaneler 


Bu yemyeşil vadide doğanın sesini dinlerken masal gibi bizlere anlatıyor huzur perisi Oinone , Afrodit'le Adonis'in aşkını . Mavi denizlerin köpüğünden doğan aşk ve güzellik tanrıçası Afrodit , görür görmez aşık olur yakışıklı Adonis'e ve onu yetiştirmesi için yer altı tanrıçası Persephone'ye emanet eder . Ama efsane bu ya , Persephone'de sevdalanır ve geri vermek istemez Adonis'i . İki tanrıça arasında çıkan kavgada Zeus kararını verir . Yılın ilk yarısında  ilkbahar , yaz  aylarında Afodit'le ; diğer yarısı olan sonbahar ve kış aylarında Persephone'yle kalacaktır . Ama zaman geçtikçe bu anlaşma bozulur ; yılın sekiz ayını Afrodit'le , dört ayını Persephone'yle geçirmeye başlar Adonis . Bu duruma sinirlenen yer altı tanrıçası , Afrodit'e aşık olan savaş tanrısı Ares'den yardım ister . Ares'in intikamı acımasızdır . Afrodit'le ava çıkan Adonis , yaban domuzu kılığına giren Ares tarafından öldürülür . Adonis'in kanının aktığı yerde Anemonlar (Manisa laleleri ) biter . Afodit'in ayağına batan dikenler nedeniyle beyaz güller kırmızıya boyanır , günümüzde aşkın simgesi olan kırmızı güller çıkar . Adonis'in ölümüne çok üzülen Afrodit'in sığınağı olur İda ; ve burada tutar yasını . Döktüğü göz yaşlarından oluşur Ağlayan Şelale .

Fotoğraf : Wikimapia


Kuşların dilini öğretin bana 
Çiçeklerin dilini 
Özlemlerin , eylüllerin , gurbetlerin 
Akarsuların ve zamanın 
Ateşi sönmeyen zamansızlığın 
Bir de .

Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Refik Durbaş'ın o güzel dizelerini taşıyor rüzgar tanrıçası Alkyone , bir anne eli şefkatiyle okşuyor ruhumuzu .

Çam ve çınar ağaçlarının rengarenk uzun köklerinden akan suların melodileri eşliğinde yılların içimizde biriktirdiği hatıralardan oluşan tortuları atmaya çalışıyoruz . Kökler ki ne çok şey anlatır bizlere . Dayanışmanın , sevginin ve kardeşliğin en güzel örneğidir o kökler . Onlar aracılığıyla birbirlerine yardım eder , aralarındaki güçsüzleri gene o köklerle beslerler . Ve birbirleriyle gene o kökler aracılığıyla konuşur ağaçlar . Homeros'un bin pınarlı İda'sında öğreniriz dostluğu ve vefayı . 

Kiraz ve kamıştan kavalımızın 
Sesleri 
Dağılıyor havadan ( Onat Kutlar )

Havada kuşların düeti ve Pan'ın ezgileri .Ve bizler   yüzyıllar içinde oluşan bu cennet köşede aradığımız ışığı buluruz , aynı ışığa koşan kelebekler gibi .

Günümüzü Altınoluk Çam mahallesinde ki meydanda tamamlıyoruz . Işıklar sahili tüm güzelliğiyle karşımızda . Hoşça kal Ağlayan Şelale , hoşça kal Afrodit . Ankara'dan kucak dolusu sevgiler .