Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

28 Şubat 2019 Perşembe

EFES ANTIK KENTİ II



Fotoğraf : Wikiwand


İda'nın o huzur veren bağrından , efsanelerinden kopup Efes ' e doğru yola çıkma zamanı :

'' Çek git öyleyse ; madem ki gönlün böyle arzu ediyor , ben sana yanımda kal diye yalvaracak değilim - İlyada  '' Ruhumuzda Homeros'un sözleri Efes ' in mermer caddesinin sonunda yer alan antik tiyatro ile devam ediyoruz yolculuğumuza .
Fotoğraf : aliozkan.club

Panayır Dağı'nın kuzeybatı bölümünde yer alan 24.000 kişilik tiyatronun yapımına imparator Cladius zamanında başlanır ve M.S. 117 yılında tamamlanır . Üç katlı sahne yapısıyla dünyanın en büyük tiyatrosudur artık . Her katı farklı dönemlerde yapılan bu görkemli yapı imparator Nero ve Trajan dönemlerinde genişletilir . Yüksekliği 18 metreyi bulan sahnesi , orkestra alanı ve izleyici bölümü ile üç ana kısımdan oluşan tiyatronun sütunlarının arkasında bulunan nişlerde heykeller yer almaktaydı . Bağ bozumu şenliklerinden , tiyatro gösterilerine , gladyatör dövüşlerinden halk meclisi ( Ekklesia ) toplantılarına kadar dönemin toplumsal olaylarına ev sahipliği yapan bu yapı Antik Efes kentinden bir kesit sunar bizlere .

Sanat için çarpardı yüreğim
Alkışlarla alkışlarla
Hüzün dolu olsa da gözlerim
Alkışlarla alkışlarla
Her gün açılmalı diye perde
Alkışlarla alkışlarla
Çıktın neşe içinde sahneye
Alkışlarla alkışlarla ( Sanatçının Kaderi )

Esin Avşar'ın o güzel bir o kadar da hüzünlü şarkısı eşlik ediyor bizlere . Tiyatroların kökeni Antik Yunan'da şarap tanrısı Dionysos onuruna yapılan bağ bozumu şenliklerine dayanır . Zeus ve Semele'nin oğlu , insana coşku ve mutluluk veren Olympos tanrılarının sonuncusu Dionysos .

Fotoğraf : sepyadergi.com


Tıpkı bereket tanrısı Demeter gibi o da insanların arasında yaşardı . Bu iki ölümsüz tanrının  insanların yaşamında çok önemli bir yeri vardı . Biri ekmeğin diğeri üzümlerin tanrısıydı . Bağ bozumu ve hasat şenlikleri aynı zamanda sonbaharın ve kışın habercisiydi . Her iki tanrıda bizlere mevsimlerin dönüşümünü ve toprağın verimini anlatırdı .


'' Bu tanrı kimse Thebes'ten hoş geldi ,
Çünkü o pek çok yönden çok yücedir .
O bize acılarımızı dindirecek şarabı verdi .
O olmazsa aşk da olmaz , Afrodit'de ve insana hoş gelen başka hiç bir keyif de '' ( Euripides  M.Ö.480-440 , Bakhalar )

Antik tiyatroda bağ bozumu şenlikleri beş gün sürer , maskelerle coşku ve hüznün yer aldığı kutlamalar yapılırdı . Bu kutlamalarda komediler olsa da ağırlık trajedilerdeydi .Bugün tiyatroların simgesi olan gülen ve ağlayan masklar o dönemlerden bize kalan miraslardandır. Şenlikler boyunca Efes'de kardeşlik havası eser , tutsaklar  affedilir , bir coşku havası hakim olurdu kent genelinde .


Fotoğraf : ispartakulturturizm.gov.tr ( Pavlus )


'' Sevgi haksızlığa sevinmez , ama gerçek olanla sevinir . Sevgi her şeye katlanır , her şeye dayanır . Kalıcı olan üç şey vardır : İman , ümit ve sevgi . Bunlardan en üstün olanı da sevgidir '' Bu sözler  Hristiyanlığın yayılmasına öncülük eden Hz. İsa'nın on iki havarisinden biri olan Tarsus doğumlu Aziz Pavlus'a aitti . Şam , Kudüs , Hatay , Kıbrıs , Makedonya , Yunanistan ve Anadolu'yu dolaşan Pavlus'un yolu M.S. 1. yüzyılda üç yıllığına Efes'le kesişir . M.Ö. 550 yılında tamamlanan , tamamen mermerden yapılmış Artemis tapınağı aynı zamanda bir hac merkezidir .

'' Böyle dedi Tydeusoğlu da birazcık geriledi ,
Attığını vuran Apollonun öfkesinden korkmuştu .
Apollon çekti aldı kalabalıktan Aineis'i
Götürdü kodu tapınaklı kutsak kaleye 
Orada ok saçan Artemis'le leto ,
İç tapınakta iyi ettiler onu ,
Geri verdiler sağlığını , ününü '' (Homeros - İlyada )

Fotoğraf : ahmetustanindefteri.blogsapot.com



Doğu ve batı kültürünün bir birleşimi olan Efes'in Artemis'i aynı zamanda şehrin koruyucu tanrısıydı . Uzaklardan tapınmak için buraya gelen insanlar yanlarında tanrıçaya gümüşten yapılmış değerli hediyeler getirir , giderken de Artemis'in gümüşten yapılmış küçük heykellerini hatıra olarak götürürlerdi . Bu nedenle gümüşçülük Antik Efes'de önemli bir gelir kaynağı haline gelmiş , gümüş ustaları oldukça zenginleşmişti . Aziz Pavlus'un putlarla ilgili verdiği vaazlar etkisini göstermeye , etkilenen insanların sayısı artmaya başlayınca gümüşçülerin önderi Dimitrios , bütün gümüşçüleri bir araya toplayarak onları kışkırtan bir konuşma yapar .Başta gümüşçüler olmak üzere halk ayaklanır , '' Efeslilerin Artemis'i uludur '' diye bağıran kitleyi yetkililer zor yatıştırır . Kent sakinleştikten sonra Aziz Pavlus üç yıla yakın bir zaman kaldığı Efes'den ayrılmak zorunda kalır . Bütün bu ayaklanmanın adresi aynı zamanda halk meclisi toplantılarının da yapıldığı Efes Tiyatrosu'dur .

Fotoğraf : tarihvearkeoloji.blogspot.com


Efes aynı zamanda Roma İmparatorluğu'nun en büyük köle pazarlarından biriydi . Toplumsal zenginliğin yaratıcısı olan bu insanlar feth edilen ülkelerin halklarıydı.

Ah ! Evet , evet işte rüya 
Gölgeler diyor birisi
Rüyalarda yeri olmaz 
Gölgelerin ah işte 
Rüya evet şimdi 
Hangi zamana aksa da 
Şimdidir rüyalarda . 

Tıpkı Turgut Toygar'ın dizelerindeki gibi bu talihsiz insanların gölgeleri dolaşıyor Efes sokaklarında ; antik tiyatroda bizlere eşlik ediyor ruhları . Stadyumun doğu bölümü bir duvarla ayrılarak arena haline getirilir . Ve Roma etkisine giren Efes'de Romalı general Lucullus zamanında M.Ö. 69 yılında ilk gladyatör dövüşleri başlar . Başta köleler olmak üzere suçlular ve mahkumlardan seçilen bu bahtsız insanlar önce ludus adı verilen okullarda eğitilirler . Bu okullar içinde en önemlisi Efes'in ünlü ailelerinden Vedius'ların kurdukları Şirince Boğazı üzerinde kendi adlarını taşıyan okuldur . Bu okullarda öğrenim gören gladyatörler dövüşlerde hayatta kalabilirlerse üç yıl sonra arenalardan çekilebilir , beş yıl sonrada özgürlüklerine kavuşabilirlerdi .

Dipsiz karanlık bir kör kuyu 
Renksiz kokusuz sevgisiz 
Ne çok dinledim ben bu ağıdı 
Neresinden baksam bugün 
başı bir hoyrat sonu ağıt ( Bileği Taşı - Bedrettin Aykın )

Fotoğraf : tarihvearkeoloji.blogspot.com-
Toplu Gladyatör Mezarları

Genç yaşlarında ölümlerin en zorlusu ile sınanan bu talihsiz insanların ayak izlerine Stadyumun arka kısmında '' Daminaus Stoası '' yani kutsal yolda yapılan kazılarda ulaşıyoruz .Bu stoada bulunan 120 gladyatör mezarı bizlere bu insanların yaşamları ve ölüm şekilleriyle ilgili önemli ip uçları veriyor . 1993 yılında Viyana Tıp Fakültesinde patolog Prof . Karl Grosschmidt ve Prof . Fabian Kanz önderliğindeki ekibin beş yıl süren çalışmaları sonucunda ; bu insanların beslenme şekillerinden , aldıkları yaralara ve ölüm şekillerine kadar önemli bulgulara ulaşılmıştır . Genellikle tahıl ve bitki tüketip ,dövüş sonrasında bedeni güçlendiren bitki küllerinden yapılmış içecekler içerlerdi  . Şairin dediği gibi dipsiz , karanlık bir kör kuyu . Renksiz ,kokusuz ve sevgisiz .

Fotoğraf : tarihvearkeoloji.blogspot.com 



Birkaç gün süren ve katı kurallar içeren bu vahşet sabah saatlerinde hayvan dövüşleriyle başlardı . Seyircilerle arena arasında demir korkuluklar yer alırdı . Öğlen  suçluların infazı gerçekleşir , öğleden sonra dövüşlere geçilirdi . Yenilen dövüşçünün kaderi ,  bu vahşeti düzenleyen kişinin elindeydi . O da seyircinin isteğine göre karar verirdi . Dövüşlerin başında yeterince cesaret ve ustalık gösteremeyen gladyatörün kurallara göre iugula çığlığı atma hakkı vardı : Bu çığlığı atan kişi , elinde dört noktalı iz bırakan bir çekiçle gelen görevli tarafından başına vurulan tek bir darbeyle öldürülürdü . Gene ruhumuzda ve tüm arenanın üstünde dolaşıyor Haydar Ergülen'in dizeleri :

Anne senin yüreğin taş olsa dayanır mı
Kuş olsa çiçek olsa gündüz olsa 
Kırılmaz mı acıdan bir sap menekşenin boynu .

Dövüşlere başladıkları ilk yıllarda öldürülen bu bahtsız insanların mezar taşlarından öğreniyoruz yaşlarını . Bir yanda insanın ve evrenin sırrını çözmeye uğraşan düşünürleri , diğer yanda yirmili , otuzlu yaşlarında öldürülen gencecik insanlar . Aradan geçen onca zamana rağmen yaslarını tutmamak , acılarına ortak olmamak mümkün mü ?

3.Yüz yılda yaşanan depremle büyük kısmı yıkılan tiyatro binası Bizans dönemine kadar kullanılır . Bizans döneminde bütünlüğünü kaybeder , sahnesinin taşlarından bir kısmı Efes kalesinin gözetleme kulelerinde ve gene kalenin onarımında kullanılır .

Antik Efes'teki yolculuğumuza Kutsal Yolda devam etmek üzere Ankara'dan kucak dolusu selamlar . Sevgiyle kalın .


Kaynak : Tarih ve Arkeoloji


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder