Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

28 Ekim 2024 Pazartesi

ŞİDDET VE İNSANLIK

 

pixabay.com

Aslında kadın , erkek , çocuk ayrımı yapmadan bir insan hakları meselesi olarak masada duran olgu : ŞİDDET . Güçlü tarafın zayıf olanı ezdiği ; fiziksel , psikolojik yöntemlerle karşısındakini sindirdiği , çoğu zaman ölüme kadar giden bir davranış şekli . Ve ne yazık ki sadece insanın insana yaptığıyla kalmayan , doğada yaşayan tüm canlıların yaşam haklarını da  ellerinden  alan bir güdü . Gülten Akın ne güzel söylemiş '' Ah kimselerin vakti yok / Durup ince şeyleri anlamaya / Kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar / Evler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya ''

pixabay.com

Son zamanlarda konunun gündemimizde fazla yer almasının sebebi kadına ve çocuğa yönelik şiddet , tecavüz ve bunların sonucunda yaşanan ölümlerdeki artış . En güvenmemiz gereken aile bireylerinden gelen , yaşam hakları elinden alınan ve sadece istatistiklerde sayı olarak gösterilen şiddet mağduru kadınlar , çocuklar . İnsan merak ediyor bu şiddeti uygulayanların taktıkları maskeleri . Evinde şiddetin her türünü ailesine uygulayan kişi dışarıda diğer insanlara karşı son derece sevecen ve vicdanlı biri olarak nasıl tanınıyor . Hangi güdüler evdeki hırsı tetikliyor . Ya sokakta , iş yerinde , okulda yaşananlar . 

Demeter bereket tanrıçası - wikipedia.org


Antik Çağdan günümüze ataerki toplumda kadın ve erkeğe roller biçilmiştir hakim olan egemen anlayışla . Özellikle avcı toplayıcı dönemde erkeklerle eşit haklara sahip olan kadınların , insanlığın doğadan kopup yerleşik hale geçmesiyle toplumdaki görevleri yeniden biçimlendirilmiş , erkek egemen toplumunun hakim olduğu bir düzen kurulmuştur . Ve bu düzende kadının yaşam biçimi sadece ev içi görevlerle sınırlandırılmıştır . Mitolojide yer alan tanrılar güçlü , istediğini alabilen varlıklar olarak gösterilirken ; tanrıçalar yeri geldiğinde mahçup , dişiliklerini öne çıkaran aşkı , doğurganlığını anlatan imgelere dönüşür . Homeros'un İlyada ve Odysseia destanlarında kadınlar kaybettikleri kocalarının , oğullarının arkasından ağlayan , esir olarak yenen tarafın erkekleri tarafından götürülen birer aciz bireyler olarak tasvir edilir . Öyle ya koruyucu erkeklerini kaybetmişlerdir . Savaşın galibi olanlar artık sahipleridir onların .Yine Antik dönem felsefecileri Aristotales ve Platon'un kadına bakış açıları çok güzel özetler bu yapıyı . 

 

pixabay.com

Çağlar boyu kadına bakış açımız böyle şekillenince toplumun tüm kılcal damarlarına işler bu zihniyet . Ve biz kadınlar olarak kabulleniriz bu rolü . Hem de seve seve . Neden , niçin diye sorgulamadan genç kızlık hayallerimizi süsler gelinlikler , kariyerimizi , eğitimimizi bırakırız evlenince . Öyle ya evimizin hanımı olup çocuk büyütüp hizmet edeceğiz efendimize ; o da karşılığında bize bakacak , koruyacak , evin reisi olacak . Bu anlayış aynı şekilde bizler tarafından kabullenildiği sürece şiddet devam edecek , çocuklarımız ve bizler için ne evlerimiz ne de sokaklarımız güvende olacak . Her gün birer sayı olarak ekleneceğiz öldürülenlerin listesine . Bu görüşler erkek düşmanı olarak algılanmasın sadece eşit bireyler olarak sokaklarda rahat yürümek , taciz ve şiddete uğramamak , ayrımcılığın olmadığı sevgi dolu bir dünyada yaşamak istiyoruz . Burhan Sönmez'in İstanbul İstanbul romanında çok güzel bir bölüm vardır '' O masalı biliyor musun Yusuf : Körlerin yaşadığı bir kent varmış , herkes kör doğarmış . Bir gün bir çocuğun gözleri açılmış , etrafı görmeye başlamış . Bu hastalıktan çok korkmuşlar , salgına dönüşüp bütün çocuklara bulaşmasın diye o çocuğu öldürmüşler '' Biz de ne zaman korkularımızdan sıyrılıp çocuklarımız ve kadınlarımız öldürülmesin , daha aydınlık bir dünyada yaşayalım diye gözlerimizi açacağız.  Sevgiler . 

20 Ekim 2024 Pazar

YENİ DOĞAN ÜNİTESİ VE HİPOKRAT YEMİNİ

 


Pandoranın kutusunda kalan umuda sarılmak isteriz çoğu kez . Çünkü o umuttur bize mücadele gücünü , dünyadaki şiddet ve hırsa karşı durma gücünü veren . Sonra , sonra öyle bir an gelir ki artık duyu organların , beynin algılamaz olur duyduklarını , gördüklerini . Zaman durmuştur para için yapılan zalimlikler karşısında . Söz tükenmiştir . Tam da artık hiç bir şey beni şaşırtmaz dediğin anda çıkar karşına zalimlik , seni sessiz sözsüz bırakır . Artık tuzun koktuğu bir nokta daha ne kadar dibe vurabiliriz diye düşünürsün . Ve Haydar Ergülen'in dizeleri çınlar kulağında '' Bu kez dağlar doğursun beni anne / Sen de ılık bir yağmur ol / Durmadan yağ kanayan yerlerime '' Evet ruhumuz kanadı kanıyor para için ölüme terkedilen savunmasız bebekler için . 



Şiddet ; hayatın her alanında farklı şekillerde ortaya çıkan bu olguyu nasıl tanımlayabiliriz . Şiddet nedir , hangi durum ve ortamda ortaya çıkar , onu ortaya çıkaran itici güç nedir ? Kendini savunamayacak kadar masum , hayata tutunmaya çalışan yeni doğmuş bebekleri sırf para uğruna ölüme terk eden zihniyet hangi duygulardan beslenir , cinayete kadar giden süreç nasıl olur da kendi çocuğunun başını evde okşarken vicdanını rahatsız etmez . 


Türk Tabipler Birliği tarafından Hekimlik Andında şu sözler yer alır '' Hekimlik mesleğinin bir üyesi olarak ; yaşamımı insanlığın hizmetine adayacağıma , hastanın sağlığına ve esenliğine her zaman öncelik vereceğime , hastamın özerkliğine ve onuruna saygı göstereceğime , insan yaşamına en üst düzeyde saygı göstereceğime , görevimle hastam arasına yaş , hastalık veya engellilik inanç etnik köken , cinsiyet , milliyet , politik , düşünce , ırk , cinsel yönelim , toplumsal konum ya da başka herhangi bir özelliğin girmesine izin vermeyeceğime '' ifadeleri yer alır . Bu yemini etmelerine rağmen kendilerine emanet edilen yeni doğmuş , savunmasız bebeklere kıyan zihniyeti anlamakta zorlanıyor insan . Bir karanlık çağ bu , para hırsı tüm değerlerimizle birlikte insanlığımızı elimizden alıyor  . '' Ömrün buzul çağı bu / Üşüyorum çok üşüyorum / Neredesin anacığım ört üstümü '' Bedrettin Aykın 

16 Ekim 2024 Çarşamba

BAŞKA BİR DÜNYA MÜMKÜN

 


Şiddet , yaşamımızın her alanında karşımıza çıkan bir davranış biçimi . Kadın , erkek , çocuk hemen hemen hepimizin farklı zaman dilimlerinde karşı karşıya kaldığımız , o an güçlü olanın karşısındakini ezmeye çalıştığı bir davranış şekli . Hem de acımasızca bazen fiziksel bazen psikolojik . Şiddetin dilini anlayabilmemiz için öncelikle bu kelimenin içinde barındırdığı farklı duygu ve eğilimleri adlandırmamız gerekir . Üsten bakıcı , alaycı , karşısındakini aşağılayan , her şeyi ben bilirim havasındaki eril dil yaşam boyu çıkar karşımıza . Psikolojik şiddetin temelinde yatan en önemli unsurdur o eril dil . Ne yazık ki hem toplumsal hem de bireysel olarak çoğu zaman farkına bile varmayız , varsak bile güler geçeriz önemsemeden . Ve şiddet olarak görmeyiz o dili . 



 Zamanda yolculuğa çıktığımızda şiddetle yolumuz Adem'le Havva'ya kadar uzanır . Mitolojide ve Kutsal Kitaplarda yer alan Habil ve Kabil ile kesişir yolumuz . Adem ve Havva'nın çocukları olan bu iki kardeşle birlikte karşımıza çıkar ŞİDDET . Bu şiddetin temelinde yatan dürtü kıskançlıktır , Habil'in sahip olduğu hayvan sürüsü bu kıskançlığın temelini oluştur ve Kabil'in kardeşini öldürmesiyle ortaya çıkar ilk şiddet dürtüsü . Gene Yunan mitolojisinde ilk kadın Pandora'nın hikayesinde rastlarız kötülüğün dünyaya nasıl dağıldığına . İlk kadın olan Pandora Tanrı Zeus tarafından insanları cezalandırılmak için gönderilmiştir . Zeus düğün hediyesi olarak bir kutu verir , ancak kutuyu hiç açmamasını söyler . Kadın ya , merakına yenilip açar kutuyu Pandora . Kutudaki tüm kötülükler dünyaya yayılmaya başlar , kısa süre sonra kutuyu kapattığında içinde sadece umut kalır . Şu anda gelecek güzel günler için sarıldığımız UMUT .



kosmosmacerasi.com

Binlerce yıldır hem devletler , hem de bireyler arasında bir egemenlik aracına dönüşen şiddetin nedenlerinin kökenine inmek ve o bataklığı kurutmak ; içimizdeki umudu yeşertmek  tüm insanlığın en büyük görevi olmalı .  Aslında kadın ve çocuk cinayetlerinin , tecavüzlerin altında yatan gerçekleri gün ışığına çıkarıp , bu konuda mücadele etmek gerekir . Burada dile getirilen düşünceler ve gerçekler bir erkek düşmanlığı değil , tam tersine kadın ve erkeğin eşit olarak yaşamı paylaştıkları , çocuklarımızın güven içinde büyüdükleri yaşanılası bir dünya kurmak için hep birlikte ne yapmamız gerektiği . Ne yapmalı , nasıl yapmalı .





Elbette el birliğiyle bu karanlık dehlizden çıkmak mümkün . Tıpkı Candan Erçetin'in şarkısındaki gibi '' Güneş her akşam batıp her gün doğuyorsa / Çiçekler solup solup tekrar açıyorsa / En derin yaralar kapanıyorsa / En büyük acılar unutuluyorsa / Neden korkulur hayatta söyleyin bana '' Şiddetsiz bir dünya , güvenli sokaklar ve mutlu çocuklar için el ele . Sevgiler . 

  • Vikipedi 

12 Ekim 2024 Cumartesi

YİNE YENİDEN : ERİL DİL VE ŞİDDET


 Gün geçmiyor ki gazetelerin sayfalarında , TV'lerin haber bültenlerinde kadın ve çocuğa yönelik erkek şiddetiyle karşılaşmayalım . Sıradan haberler haline gelerek günlük yaşantımızın bir parçası olan bu olgunun adı : ŞİDDET . Kadın , çocuk demeden tecavüz ediyor öldürüyoruz . Fail veya failler malüm : Erkekler ya da töre cinayetlerinde aile meclisleri . Aslında kurbanların çoğunun hikayeleri ortak ; ya sevdiği için öldürmüştür erkek , öyle ya nasıl ayrılmaya kalkar kadın ;  Ne şekilde olursa olsun kendine katlanmak zorunda çünkü kendince seviyor kadını , onun malı namusu . Ne büyük bir lütuf . Ya da sadece bir anlık zevk uğruna , töre cinayetlerine kurban gitmiştir kadın ve çocuklar.

pixabay.com

Bir cümle çok ilgimi çeker , her hangi bir kadına bir soru yöneltildiğinde sıradan , bize doğal gelen bir cevap alırız genelde '' Ben bilmem , beyim bilir '' Bunun nedenini çağlar boyu süren ataerkil zihniyette aramak gerekir . Evde reis kim ise o bilir her şeyi . Ekonomi , evin idaresi , çocukların hangi mesleği seçmesi gerektiği ve kadının nereye gidip gitmemesi ondan sorulur . Giyim kuşamına eşi karar verir , çünkü kadın erkeğin namusudur . 

pixabay.com

Şiirler hep kadınlar üstüne yazılır erkekler tarafından . Çok nadirdir bir kadının aşk ve sevda üstüne yazdıkları . Çünkü kadın üstüne titrenilmesi gereken , korunmaya muhtaç bir insana dönüştürülmüştür çağlar boyu . O kendini koruyamaz , erkeğin onu sevmesi kollaması gerekir . Nazım  hepimizin severek okuduğu meşhur MAVİ GÖZLÜ DEV şiirinde kadına bakış açısını çok güzel özetler toplumun '' O mavi gözlü bir devdi / Minnacık bir kadın sevdi / Kadının hayali minnacık bir evdi / Bahçesinde ebruli / Hanımeli / Açan bir ev / Bir dev gibi seviyordu dev / Ve elleri öyle büyük işler için / Hazırlanmıştı ki devin / Yapamazdı yapısını / Çalamazdı kapısını / Bahçesinde ebruli / Hanımeli / Açan evin '' Ve sonuç hüsranla biter bu aşk öyküsünde . Kadın anlamamıştır dev adamın aşkını , küçük hayalleri arasında bir cücenin kolunda gitmiştir .


İşte tam bu noktada iki soruya odaklanmalıyız : Birinci soru bu egemen ataerkil anlayışı nasıl kırabiliriz ? İkincisi evlerimizi ve sokaklarımızı biz kadınlar ve çocuklar için nasıl güvenli hale getirebiliriz ? Biz kadınlar olarak üzerimize düşeni ne ölçüde gerçekleştiriyoruz : Töre cinayetlerine yenik düşen kızlarımızın etrafında ailenin kadınları bir insan zinciri oluştursa o kadar kolay öldürülebilir miydi onca genç kız ? Önce kadın olarak ne yapabiliriz diye düşünmemiz gerekiyor bu şiddet dolu durum karşısında . Şiirlerde çiçeğe , böceğe benzetilmeden erkekler tarafından bizim de onlar gibi eşit insanlar olduğumuzu haykırmak ve çocuklarımızı korumak birinci görevimiz olmalı .Aşk , sevgi dünyanın en güzel duygusu ,ama eşit bireyler olarak . 


Son söz Gülten Akın'ın '' Seni sevdim / Seni birden bire değil / Usul usul sevdim / Uyandım bir sabah gibi değil / Öyle değil nasıl yürür özsu dal uçlarına / Ve gün ışığı sislerden düşsel ovalara / Seni sevdim / Artık tek mümkünüm sensin . '' Daha güzel ve güvenli bir dünya için farkındalık yaratmak biz insanların en önemli görevi olmalı , özellikle kadınlar ve çocuklarımız için . Sevgiler .




6 Ekim 2024 Pazar

İNSAN VE ŞİDDET : ŞİDDET MAĞDURLARININ ANISINA

  

wikimedia.org


İnsanlık tarihinin üzerine kurulduğu bir olgu : ŞİDDET . Bu gün karşımıza çıkan bu davranış şekli atalarımızdan mı miras kaldı ? Geçmişe doğru  zaman yolculuğuna çıktığımızda  şiddetin tarihinin çok eskilere dayandığını görürüz . Özellikle tarih öncesi zamanlardan kalan nekropolislerde ( mezar )yapılan incelemeler insanlardaki şiddet olgusunu sessizce günümüze ulaştırır . Her birinin farklı hikayeleri vardır mutlaka . '' Çokça yağmur yağsa temizlenir mi şu kirli dünya '' ( Özdemir Asaf ) Savaşlar , güçlünün zayıfı ezmesi insanlık tarihine damga vurarak günümüze kadar taşımış bu güdüleri . Ezilenlerin zaman zaman başkaldırması şiddet olgusunu kısır bir döngü içine hapsederken milyonlarca insan feda edilmiş bu döngüde . Ancak ders almamış insanlar bu tarihten . İnsanların , toplumların  şiddete olan yatkınlığının nedenlerini psikologlar , sosyologlar uzun yıllardır tartışadursun bu konuda verdiğimiz kurbanlar hiç bitmiyor . Toplumsal linçler , kendimizden olmayan veya farklı düşüneni  ötekileştirmemiz geçmişle bu gün ve gelecek arasında en büyük ortak paydayı oluşturuyor . Özdemir Asaf 'ın dediği gibi çokça yağmur yağsa yıkanır mıydı ruhlarımız ?

arkeofili.com

Aslında şiddet güçlünün zayıfı ezmesi üstüne kurulu demiştik . Evet çoğu zaman gerek devletler , gerekse bireyler otorite alanlarını genişletmek , hakimiyetlerini perçinlemek için baş vurur şiddete . Devletler , çok uluslu şirketler bunun için savaşlar çıkarır dünyanın farklı bölgelerinde . Bireyler özellikle erkeler de  kendi egemenlikleri için çocuklarına , eşlerine uygular bu zalim tavrı . Öyle ya onlardan güçlüdür , efendidir kendi dünyasında . Karşısında ne de olsa kendine mahkum insanlar vardır . 


okulhaberleri.net

Aslında şiddetin sınırı yoktur biz kadınlar için . Fiziksel , psikolojik her türlü şiddetle karşı karşıya kalırız hem evde , hem dışarda . Özellikle psikolojik şiddettin çoğunu  fark etmeyiz bile güler geçeriz , ya da erkektir bağırır bir süre sonra öfkesi geçer deriz . Böyle böyle artar şiddetin dozu . Ya da fiziksel şiddetin ilk belirtisi olan o ilk tokat atıldığında susarız , tepki vermeyiz . '' Kimim ve nasıl biriyim / Hayatımın neresindeki yaşantıdayım sorarım kendime her gün / Sen hangi bilinçtesin Lahzen /Hangi göklerin bulutlarından yağdın '' ( Leyla Erbil _ Kalan ) 


indigo dergisi

Aslında bu konuda suç sadece erkeklerde mi ? Toplum olarak sorumluluğumuz nerde başlar ? Tüm toplum televizyonlarımızın başında bir flimi seyreder gibi koltuklarımıza gömülmüş olarak izleriz kadına , çocuğa reva görülen şiddeti . Televizyon kanallarında birinci haber olarak verilir , yorumcular adeta kendilerinden geçerek konuşurlar . Öyle ya reyting önemli hem de çok . Sonra gazetelerin iç sayfalarında küçük bir haber olarak çıkar bir süre daha . Oysa ki giden bir kadının hayatı , bir çocuğun hayalleridir . Biz kadınlar da bu zihniyetin kurbanı olarak ayak uydururuz bu çarka . Gene televizyonlarda  reklamların en büyük hedef kitlesini oluştururuz . Pırlanta ve diğer reklamların ana teması bizim üstümüze kuruludur . Hangi kadın istemez ki pırlantayı , zengin kocayı . Bir iki tokatmış lafı mı olur onların yanında . Erkektir döver de sever de . Ve böyle gider bu hikaye . Oysa hiç birimiz elimizi taşın altına koymayı düşünmeyiz . Kadın sığınma evleri için bir şeyler yapmayı aklımıza bile getirmeyiz . '' Yazıyorsun / Anlatıp duruyorsun / Anlatmak istediklerin bunlar değil biliyorsun / Fakat bunlarsız olmaz diyen bir dürtü var önleyemediğin / Seni asıl olandan alıkoyan / Asıl olan ne bilmiyorsun / Bulacaksın anlatma artık / Anlatma / Anlatarak bulabilir misin '' ( Leyla Erbil Kalan ) Gerçekten anlatarak engel olabilir miydik bu şiddete ? Diyarbakır'da öldürülen Narin , şiddet mağduru kadın ve çocukların anısına . 

  • Leyla Erbil   Kalan 
  • Arkeofili 
  • Basın