Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

30 Mart 2019 Cumartesi

ANTANDROS



Fotoğraf : Altinolukrehberi.com
Antik yazarların kuruluşunu farklı kökenlere dayandırdıkları Altınoluk'un 2.5 kilometre doğusunda yer alan Antandros'tayız . '' Uzakta bir ışık görür görmez işte benim ateşim bu ışık içinde dedim . Ve benim ışığım bu kıyılarda '' Kim bilir döneminin ünlü şairlerinden Ovidius'un dediği gibi bizim yani insanlığın ışığı da çoğu toprak altında kalmış suskun kentlerin bağrında barındırdığı bu gizemde saklıdır .

''Gençler tezgaha yaklaşıyor , kadife örtüye dokunuyor , kitabı incelemekten sakınarak bir sınırda duruyorlar . Bir kitabı güzel kılan diyor sahaf , ondaki duygunun başka hiçbir kitaptan  elde edilememesidir . Güzel kitaplar bu yüzden birbiriyle kıyaslanamaz .'' ( Burhan Sönmez - Labirent ) Antik Kentlerde değerli kitaplar gibidir . Bulunan arkeolojik eserler bize bir yandan hayatın devamlılığını , kültürlerin geçiş genliğini anlatırken , diğer yandan dönemin politik , sosyal ve kültürel hayatı hakkında bilgi verir.

Antandros'da yapılan arkeolojik kazılarda ele geçen buluntular kentin tarihinin M.Ö.7-8 . yüzyıla kadar dayandığını gösterir . Antik limanı , İda'nın kerestelerinden gemi yapılan tersaneleriyle döneminin önemli kentlerinden biridir. Mysia bölgesi ( Bugünkü Balıkesir ve çevresi ) ile Aiolis 'i ( Edremit Körfezi'nden Foça'ya kadar)  Troia'ya bağlayan yolu kontrol eden bir konumda olması , uzun deniz savaşlarının yaşandığı zamanlarda Antandros'a ayrı bir üstünlük kazandırıyordu .

Fotoğraf : anadolugezgini.wordpress.com


Kazı alanının girişinde , 800 yıllık bilge zeytin ağacının altında oturuyoruz .Candan Erçetin'in o güzel sesi ruhumuzda :

Geri döndüren gördün mü geçmişi
Boşa soldurdun o nazlı gençliği
Bir avuç toprak için yor kendini
Dünyada ölümden başkası yalan .

Kimler gelip geçmemiş ki bu topraklardan : Kimmerlerden Perslere , Spartalılardan Atinalılara , Lesboslulardan Romalılara kadar farklı uygarlıklarla tanışmış ; yıkımlara savaşlara sahne olmuş . İşte tam altında soluklandığımız şu bilge zeytin ağacı da 800 yıl boyunca yaşananlara tanıklık etmiş , geçmiş zamanlardaki sevinçleri , hüzünleri o yorgun gövdesinde saklamış . Anatole France'nin Kırmızı Zambak'da söyledikleri aklımıza geliyor '' Sizin bulunmadığınız bu kentte gördüğüm tek şey sizsiniz . '' Bizde terk edilmiş bu antik kentte üç güzeller yarışmasını izliyoruz.

Fotoğraf : Paris Louvre müzesi


Strabon'a göre '' İç kısımda Antandros bulunur , bunun yukarısında da Paris'in hakemlik yaptığı söylenen Aleksandreia dağı vardır '' Bilge ağacın gölgesinde Troya savaşlarına yol açan mitolojideki güzellik yarışmasını seyrediyoruz . Üç tanrıça arasındaki yarışmaya son noktayı koyma görevi verilen Troya kralı Priamos'un oğlu Paris , kendisine güzelliği dillere destan Helene'nin aşkını teklif eden Aphrodite'yi , bu dağda yarışmanın birincisi olarak seçerken Troya savaşlarına giden yolu da açmış olur .
Milattan önceki zamanlarda Zeus'un sunağından izlediği Troya savaşları ve Troya'nın hazin sonu .

Ey bir zamanlar ulu olan , şimdi 
Barbarlar arasında nefes alan Troya ,
Kısa sürede ünlü adını yitireceksin .
Seni ateşe verdiler , bizi de köle olarak 
Ülkeden götürmek üzereler . Oy tanrılar!
Ateşe koşmalıyım . Benim için en iyisi 
Vatanımla birlikte ateşe atılıp ölmek .
( Troyalı kadınlar - Euripides )

Fotoğraf : britannica .com



Ve ateşler içinde yanan Troya'dan yanında babası , oğlu ve sağ kurtulanlarla kaçan Aeneas'ın İda'yı aşıp keresteleriyle ünlü kente gelişine tanıklık ediyor ; Antandros'ta yolculuk için yapılan gemiler tamamlanınca yeni bir yurt kurmak için denize açılışlarında onları uğurluyoruz . Vergilius'un ünlü destanındaki Aeneas rotasının son durağı Roma ve Roma'nın kuruluşu .



M.Ö . 2. yüz yılda Roma egemenliğine giren kent tersaneleri sayesinde gittikçe gelişir . M.S. 4. yüzyıla gelindiğinde , görkemli villalarıyla oldukça zengin bir kente dönüşmüştür artık . Antik kentlerin kuruluş efsaneleri ve tarihleri bizlere o dönemlerdeki yayılmacı politikaları anlatır . Ege medeniyetlerinin kalbinde yer alan Antandros 'da 2000 yılında başlayan ve günümüzde de devam eden arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan paha biçilmez eserler bu konuda bize rehberlik eder . Oldukça geniş bir alana yayılan  kentin toprak altındaki her katmanında ayrı bir dünya , ayrı bir zaman dilimi , yaşanan hayatlar yer alır . 

Fotoğraf : antandros.org

Efes'den Antandros'a ,  Assos'dan Troya 'ya kadar tüm antik kentlerin bir koruyucu tanrıçası ve bu tanrıçaya adanmış tapınakları vardı . Burada Antandros'da da Artemis kültünün egemenliği söz konusuydu . M.Ö. 5. yüzyılda basılan sikkelerin ön yüzünde Artemis başı , arka yüzünde keçi betimi bulunmaktaydı . Toplumsal ilişkiler sonucu Anadolu'ya gelen Artemis kültü ile Antik Yunan'daki Artemis , anlam ve şekil yönünden farklılıdır . Ancak tanrı ve tanrıçalar şekil değiştirse de doğal güçleri aynı kalır .

Sitem etme haberi yok dağların 
Gözlerinle ellerini bağladın 
Faydası yok geç kalınmış figanın 
Dünyada ölümden başkası yalan .

Fotoğraf : tr.foursquare.com


Kentin batısında , Çanakkale asfaltına yakın kısmında ; üstünde büyük binaların yükseldiği nekropolis alanındayız . M.Ö. 8. yüzyıldan M.Ö. 1. yüzyıla kadar kesintisiz kullanılması nedeniyle Anadolu'da bir ilk olma özelliği taşıyan nekropolde yapılan kazılarda , antik dönemlerdeki tüm ölü gömme gelenekleri çıkar karşımıza . 2-3 katlı yerleştirilen lahitler , kremasyon ( Ölü yakma yeri ) direk toprağa gömme yoluyla defin ve pitos mezarlar ( Küp mezarlar ) . Özellikle Antik Yunan'da kullanılan pitos mezarlar büyük boyutlu küpler olup , bazı zamanlarda aile mezarlığı olarak da kullanılmaktaydı .


Yolların gül sesleri olduğunu 
Ben söyledim ;
Onların beni yazın ta içine 
Çağırdıklarını söyledim .

Giden ben değilimdir yoldur 
Dizesi de benimdir .
Yollarsa biraz her zaman küskündür
Yokuşlarda ve inişlerde .

Nekropol alanında yürütülen kazılar sonucu zamanında Antandros'u Gargara'ya (Küçükkuyu) bağlayan antik yola ulaşılır . Nekropulün ortasında uzayıp giden yolda geçmiş zamanlarda yürümek . Tıpkı Hilmi Yavuz'un dediği gibi ,  yüzyıllardır kullanılmayan bu antik yol biraz küskünde olsa bizleri affedecek , biliyoruz yazın içine ,gül seslerinin olduğu yere götürecek .

Fotoğraf : altınolukrehberi.com

Efes'de örneğini gördüğümüz muhteşem Roma villaları burada da karşımıza çıkıyor , taban mozaikleri ve duvar resimleriyle ayrı bir görsellik sunuyor bizlere . Yapılan kazılar sonucunda ulaşılan bu Roma villası M.S. 4. yüzyılda inşa edilerek , 6-7. yüzyıla kadar kullanılmış , bugüne kadar ortaya çıkarılan kısımları bizleri dönemin zenginliği hakkında aydınlatmakta. Tıpkı Efes yamaç evleri gibi muhteşem mozaikleri , mermerden yapılan odaları , hamamı ve kanalizasyon sistemi ile Ege kıyılarında bir dönem yaşanan ihtişamlı dünyayı anlamamıza yardımcı oluyor . Mozaikleri , freskleri yapan ustaların isimleri , yaşadıkları yerler farklı olsa da Antik yunan ve Roma kültünün tüm Ege kıyılarına yayıldığını bizlere anlatıyor .




Kazı çalışmaları günümüzde ne yazık ki çok az bir bölümde , bu işe gönül vermiş arkeologlar tarafından yürütülmekte . Henüz tüm Roma kentlerinde görülen antik tiyatro , agora , tapınak gibi kamusal alanlara ulaşılabilmiş değil . Yamaç evin hemen önünde bulunan dükkanlarda ele geçen kozmetik ürünlerin saklandığı kaplar , seramikler ; nekropol alanının üst kısmında şarap üretilen işlikler kentte canlı bir ticaret hayatının göstergeleri .



Yaprak döker bir yanımız 
Bir yanımız bahar bahçe . ( H.Hüseyin Korkmazgil )

Usta şairin dizeleri gibi burada , binlerce yıldır toprak altında uyuyan Antandros'da ruhumuzun bir yanı hüzün , diğer yanı bahar bahçe . Antanros Derneği yöneticilerine , Antandros'a ve Altınoluk'a Ankara'dan kucak dolusu sevgiler.

Kaynak : antandros.org

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder