Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

18 Aralık 2024 Çarşamba

İNSANLIĞIN UMUDA YOLCULUĞU

 

antiktarih.com ( Minos Uygarlığı )

İnsanlık tarihi boyunca farklı kültürler , medeniyetlerle tanışmış dünya . Avcı toplayıcı toplumdan günümüze  kadar derin izler bırakarak çekilmişler dünya sahnesinden . Homeros'un İlyada destanında söylediği gibi '' Yapraklar gibidir insan soyu / Bir yandan rüzgar bakarsın onları döker yere / Bir yandan bakarsın bahar gelir yenilerini yetiştirir , yeşertir orman / Böylece soyların biri geçer , biri doğar '' Depremler , iklim değişikliği , savaşlar sonucu yok olan bu uygarlıkların bizlere bıraktığı büyük mirası doğru okuyabilseydik bugün sevgi barış dolu bir dünyaya uyanırdı çocuklarımız .

pixabay.com

Oysa her  gün  yeni umutları beraberinde getirir . Her şeye rağmen tutunur insan hayata tıpkı bir çiçeğin hiç ummadığımız çorak bir toprakta hayata tutunduğu gibi . '' Eskiler alıyorum /Alıp yıldız yapıyorum / Musiki ruhun gıdasıdır / Musikiye bayılıyorum ''  Çok genç yaşta aramızdan ayrılan Orhan Veli onca yokluğa , yoksunluğa rağmen vaz geçmemiş hayattan . Bazen yoruluruz insan ilişkilerinden , tam da umudumuzu kesmişken hayattan , hiç beklemediğimiz bir anda çıkar karşımıza güzel insanlar . Bir sıcak tebessümleri ısıtır kalbimizi .


wikipedia.org (Babilin asma bahçeleri )

 Aslında çok da fazla anlam yüklemeden , küçük şeylerle mutlu olarak yaşamak zor olmamalı. Tarih boyunca süregelen bu devamlılık içinde dünyada kurulan uygarlıklar bizi buluşturur çoğu kez . Likyalı isimsiz şairin dizelerindeki gibi buluşuruz bir şekilde onlarla '' Beni bulamazsan üzülme / Eşyalarımı bulacaksın / Kestiğim taşları , açtığım yolları / İşlediğim heykelleri bulacaksın / Ve göreceksin ki binlerce yıl öteden Parmak izlerimiz değecek birbirine '' Evet parmak izlerimiz değiyor binlerce yıl ötesinden günümüze gelen eserlerle . Kesin bir arkeolojik kanıt bulunamamasına rağmen Babil'in ünlü asma bahçeleri süsler hayalimizi . Bir şiirsel anlatım da olsa bu bahçelerle buluşuruz kimi zaman . 

tripadvisor.com (Efes Anfi Tiyatro )

Mutluluk üstüne ne çok şey söylenmiş , ya da insanlık üstüne . Oysa tarihi yapıların dili olsa bize anlatacaklar hayatın anlamını . Çok zor değil aslında geçmişle gelecek arasında bir köprü kurmak . Efes Antik tiyatrosunda yapılan bağ bozumu  şenliklerinin sesini rüzgarlar bize taşıyor , yine aynı tiyatroda Esin Avşar'ın sesi yankılanıyor '' Açılırdı perdeler / Kahkahayla kahkahayla coşardı seyirciler '' 

arkeofili.com ( Antik İskenderiye Kütüphanesi ) 

Helenistik dönemde dünyadaki bilim insanlarının buluştuğu , bir döneme damgasını vuran Antik İskenderiye kütüphanesi . M .Ö . 4.yüzyılda kurulan kütüphane  toplantı salonları , laboratuvarları  , yüzbinlerce kitabı barındıran kütüphanesi , tıp fakültesi , felsefe , matematik ve astronomi bölümleriyle bir üniversite işlevi görüyordu . Şimdi sadece anılarda ve tarih sayfalarında kalan kütüphanenin kapısında yer alan cümle bu günde geçerli değil mi '' Bilim bizi tanrıların gazabından kurtarır . ''


pıxabay.com

Evet aradan geçen zamanda aslında insanlık adına değişen bir şey yok .Ve bu dünya hepimizin , daha dün gibi Ankara Cebeci'deki çocukluk ve gençlik günlerimiz . Yaz akşamları o zamanın hit parçası olan Samanyolunu sokakta gitar eşliğinde söylediğimiz günler . Hepimizin birbirine ihtiyacı var aslında . Tıpkı asırlar öncesinde olduğu gibi . Ve gene her birey bir iz bırakarak geçer bu dünyadan . '' İnsanlar , insanlar , insanlar . Şimdi salt insanlar ilgilendiriyor beni . Ne büyük bir zenginlik . Yeni bir insan tanıyınca başım dönüyor . Nasıl olduğunu , neler yapabileceğini anlayana kadar . Başımı döndürüyor gerçekten insanlar '' Leyla Erbil'in sözleri ışık tutuyor Antik Kentlerle birlikte geleceğe  , insanlığın geleceğine . Ankara'dan sevgiler , çocuk ve kadınların öldürülmediği bir dünya umuduyla .

  1. Arkeofili
  2. Antik Tarih 
  3. Wikipedia
  4. Homeros   - İlyada 
  5. Leyla Erbil
  6. Orhan Veli Kanık

30 Kasım 2024 Cumartesi

İNSAN OLMA HALLERİ


pexels.com

Günlük rutinimiz içinde bazı anlar vardır ; kendimizi hayatın içinde sıkışmış , yalnız hissettiğimiz . Günümüzde her şeyin bireyselleştiği , sadece kendimize odaklandığımız bir yaşam şekli kurulunca kaçınılmaz sondur bu . İşte tam öyle zamanlarda sorgularız hayatımızı ve geriye dönüp baktığımızda bizden çalınanları görürüz . Neler yoktur ki o hayatın içinde ; çok yakının da olsa başkaları için adanmışlık , yok edilen hayallerimiz , fazla empati kurduğumuz için yaşamadığımız yıllar . Kaçırdığımız hayatın tek suçlusu biz miydik , fazla sorumlu davranıp halden anladığımız için mi kaçırmıştık hayatı ?  Onun için mi vazgeçmiştik hayallerimizden , onun için mi adamıştık kendimizi tıpkı bir kurban gibi yakınlarımıza !!! Hüzünle hatırladığımız davranışlar gelir aklımıza : Eşinin ameliyatı sonrası hastane odasından çıkamadığın için  istediğin bir bardak kahveyi sana çok gören aile fertleri derin izler bırakır bilinç altında  . Sezenin o buğulu sesi çınlar kulağımızda  '' Şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler '' 

pexels.com

Tam bu duygular içinde hayatla yüzleşirken yeniden tutunuruz biz kadınlar yaşama  . İnançla , sevgiyle . Bize değer vermeyen insanları yaşamımızdan çıkararak . Ve artık daha iyi anlıyoruz yönetmen Zeki Demirkubuz 'un sözlerini '' Bu ülkeye ve hayata dair hiç bir şeyin , hiç bir zaman benim dilediğim gibi olmayacağını biliyor , artık bundan acı duymuyorum '' Seçtiğimiz yolla ilgili ödediğimiz büyük bedelleri düşündüğümüzde mutluluğun çok da uzakta olmadığını görürüz . Aslında Van Gogh bu duyguları ne güzel özetlemiş Theo' ya mektuplarda '' Gerçekten sevilmeye değer şeyleri candan sevdik mi , sevgimizi önemsiz tatsız tuzsuz ve boş şeylere harcamaktan sakındık mı , yavaş yavaş aydınlığa varır , gücümüzü pekleştiririz .''


Kaç yaşına gelmiş olursak olalım yeniden kurarız hayatımızı , bir baş yapıt olarak . Yıkılmadan ayakta kalarak . Yine Van Gogh'un Theo'ya mektuplardaki sözleri geliyor aklımıza '' İnsan yeterince deşer , yeterince ararsa , sonsuza dek gerçek bir olgu olarak kalacak , sağlam bir şiirin temellerini bulabilir '' Onca fedakarlık ve sıkıntıdan sonra o temellere ulaşmanın mutluğu ile çıkarırsın yaşamından seni düşünmeyen insanları . Geç de olsa hayallerine sarılırsın gerçekleştiremediğin . Ve aynanın karşısında gökyüzünü boyar gibi oynarsın renklerle makyajını yeniden yaparken . Artık gökkuşağına kavuşmuşçasına . Ve Sezen'in o güzel sesi eşliğinde  yeni bir hayata başlarsın '' Hayat kadere inat / Seni sil baştan yaşayacağım '' Sevgiler . 

24 Kasım 2024 Pazar

SÖZ TÜKENDİ YA UMUT

 


pixabay.com

Bazen söz tükenir . Önümüzde açılan beyaz kağıda ne yazacağımızı düşünürüz : Sevgi , halden anlama , umut . Oysa çoktan çıkmıştır çoğumuzun hayatından bu sözler . Çöpten yiyecek bir şeyler bulmak için çabalayan çocuğun yanından farkına bile varmadan geçer gideriz çoğu zaman . Ya da fark etsek bile önemsemeyiz . Kimiz biz yani bir insan olarak kimiz , bir canlı olarak insanın tarifi nasıl yapılır . Oysa güzelliklerle doldurabilirdik önümüzde duran beyaz kağıdı . Umudu yeşerterek daha yaşanılası bir dünya için . Çocukların neşe içinde güldüğü , büyüklerin barış içinde yaşadığı bir dünya . Evet SÖZ TÜKENDİ . Geriye sadece Cem Karaca'nın o davudi sesi kaldı '' Çok yorgunum / Beni bekleme kaptan '' 

aa.com.tr

Ama gene de umudu yeşertmek için yapacağımız bir şeyler olmalı ; Başta Gazze olmak üzere tüm dünyada öldürülen çocuklara borçluyuz bunu . '' Teyze amca bir imza ver / Çocuklar öldürülmesin / Şeker de yiyebilsinler '' Evet Nazım'ın dediği gibi çocukların şeker de yiyebilmesi için yapacağımız bir şeyler mutlaka olmalı .Sevgiler .

6 Kasım 2024 Çarşamba

YAŞAM HAKKI

 


pixabay.com

Hayat , neydi hayat ya insan ; nasıl bir dünyada yaşıyorduk ? Şiddetin kol gezdiği bir dünyada ayakta nasıl kalınabilirdi ruh sağlığımızı koruyarak ? Kim verebilirdi bizden çaldıkları hayatı , geri alabilmek için iç huzurumuzu ne yapmamız gerekirdi ? Sorular sorular . İyilik göreceli bir kavram , dışarda başkalarına karşı son derece cömert , paylaşımcı bir insan nasıl oluyordu da ailesine karşı zalim olabiliyordu . Tıpkı ucu açık çok bilinmeyenli bir denklem gibi İNSAN karşımızda duruyor , onun ruh halini çözümleyebilmemiz için . Verdikçe daha fazlasını isteyen , tıpkı bir obruk gibi her şeyi yutan insanlar . 

pixabay.com

Oysa ki yaşam hakkı her canlının sahip olması gereken bir hak . Kim karar veriyor bazı insanların diğer canlılardan üstün olduğuna . Çağdaş kölelik sistemi içinde eziliyor , psikolojik ve fiziksel şiddete uğruyor bazen bedenen , bazen de ruhsal olarak yok ediliyoruz . Bir karanlık dipsiz kuyuya dönüşüyor hayatlarımız . Yaşama sevincimiz alınıyor ellerimizden , hayallerimiz ve umutlarımız kayıp gidiyor o dipsiz kuyuda  . Sevgiyi , halden anlamayı , karşımızdakine saygı duymayı ve diyalog kurmayı unutturuyor bencillik bu tür insanlara . Oysa Yunus ne güzel söylemiş '' Adımız miskindir bizim / Düşmanımız kindir bizim / Biz kimseye kin tutmayız / Kamu Alem birdir bize '' Bu kin ve nefret denizinde ruhumuzu yıkıyor Yunus Emre'nin yıllar öncesinden gelen sözleri . 

pixabay.com

Dünyada kadın , erkek , çocuk hepimizin mutlu olduğu , diğer canlıların yaşam hakkına dikkat edilen  şiddetten uzak bir yaşam şekli kurmanın zamanı gelmeli . Biz kadınlar olarak korkmadan kendi yaşamımıza yön verirken çocuklarımız güven içinde olmalı . Tüm insanlığı bekleyen bir görev sevgi dolu , nefretten arındırılmış bir dünyayı kurmak . Mevlana ne güzel söylemiş ''  Ne kötüdür insanın aklıyla yüreği arasında çaresiz kalması / Ne kötüdür an kadar yakın , bir sır kadar uzak olması / Ve bilir misin /   Ne acıdır insanın bildiğini anlatamaması / Ben deyip susması , sen deyip ağlamaklı olması '' Evet söz tükeniyor bazen ; sadece ölümleri istatiksel bilgi olarak sayılara dökülen kadınların , çocukların kim bilir ne sözleri olacaktı yaşamda söyleyemedikleri . Sevgiler .